29 Aralık 2012 Cumartesi

The Kid – İçimdeki Çocuk



Bebekliğimizden yetişkinliğimize kadar başımıza gelen olaylar karşında içimizde çeşitli parçalar oluşur. Bu parçalar çok karmaşık olabilir ve farklı  farklı işlevleri vardır. En basit sınıflandırma ile üçe ayrılır: Ebeveyn, Yetişkin ve Çocuk... İçimizdeki ebeveyn, kendi anne ve babamızdan öğrendiklerimizle oluşmaya başlar. İçimizdeki çocuk ise yaşadığı olumlu veya olumsuz duygusal kayıtları hep içinde taşır. Yetişkin ise bu iki kaynaktan beslenir ancak dışarıdan aldığı bilgi ve deneyimlerle harmanlanmış kaynakla kararlar verir.
Oysa çoğu zaman bu üç rol birbirine karışabilir veya bir rol dışlanabilir. Özellikle çocukluk halimizden memnun değilsek, çocukluk tamamen dışlanır ve biz son derece ciddi ve eğlenemeyen bir halde yaşamaya başlarız. 



The Kid filminin kahramanı Russ 40 yaşına gelmiş son derece rasyonel, duygusuz  bir imaj danışmanıdır. Çocukken memnun olmadığı kişiliğini imaj danışmanı olarak hem kendi hem de başkaları için yaparak zengin olmuştur. Babasıyla arası son derece kötüdür ve ona da ebeveynlik yapmaktadır; en azından parasal olarak. Tüm bu maddi başarının yanı sıra bastırdığı çocukluğunun işaretleri her yerdedir; Russ son derece güvensizdir, bir ilişkisi yoktur ve bir çocuk gibi sadece sahip olarak mutlu olmaya çalışır. Lüks bir ev, üstü açık spor araba, şık kıyafetler...

Bir gün karşısına 8 yaşındaki hali, Rusty çıkagelir ve şöyle der:
“Demek 40 yaşındayım, evli değilim, pilot olmamışım, bir köpeğim yok... Kaybeden biri olmak için büyümüşüm.” Russ’ın çocukluk hayali pilot olmaktır.

Russ kendi çocukluğundan utanmaktadır ve ona kötü anılarını hatırlatmaktadır. 8 yaşındaki çocukluğu ağlayan ve güvensiz bir haldedir. Yetişkin Russ ağlayanlardan nefret eder (ona da ağlama diyen içindeki ebeveyndir) ve kendini güvenli hissetmek için her şeyi yapmaktadır. Çocukluğunda 12 kere taşınmış olmaları onu derinden etkilemiş gibidir. Russ ile ilgilenen Amy ise Rusty’i çok tatlı bulur. Russ, yetişkin olduğunda çocukluğundaki hayallerini unutmuş, mizah anlayışını bir kenara bırakmış, yeni maskelerin arkasına saklanmıştır.


Çocukluğunda başına gelmiş travmayı derinlere gömen Russ, ilişkilere kendini kapamış, içindeki boşluğu maddi metalar ile doldurmuştur. Küçük Rusty ona o olayı hatırlatmak ve farkındalığı sağlamak için gelmiştir. Russ’a destek her zaman vardır, bazen en yakındaki kişiden bazen en umulmadık kişiden.

Deirdre: Neden 8 yaşındaki halin buraya geldi? Belli ki sıkıntıdasın.
İşleri yoluna koymanda yardımcı olabilir.
Russ Duritz: Onun mu bana yardımcı olacağını düşünüyorsun?
Deirdre: Tabii ki! Aksini düşünmemiştin, di mi?
Belki sana bir şeyler öğretmek için gelmiştir...
Belki de hatırlaman gerekenleri anımsatmak için buradadır, hiç düşündün mü?
Russ Duritz: Hayır.
Deirdre: Bak, yarın 40 yaşına basacaksın, ve hayatında gerçekten değerli hiçbir şey yok.
Russ Duritz: Hey...
Deirdre: ...hayır, para sayılmaz. Arkadaşın yok, ailenle neredeyse hiç konuşmuyorsun,
ve senin için anlamı olan tek kadını da kaybettin...

Elbette Rusty, Russ’a bir mesaj vermeye gelmişti. Onun çocuğa, çocuğun da ona ihtiyacı vardı. Geçmişe gömüleni hatırlanmak istenmeyen olay neydi? 8 yaşındaki Rusty’i koruyan doğal mekanizma, ona harika bir eğitim ve yetenekler kazandırmıştı. Ancak artık bu yönlerinin hayatının %100’üne hakim olmasına gerek yoktu.
Geçmiş değişemezdi ancak ona verilecek tepkimiz, bakış açımız değişebilirdi... Acılarımız azalırken, içimizdeki çocuksu neşe, merak, heyecan geri gelebilirdi...
“Eğer onlara bugün meydan okumazsam, yarın dövüşmem gerekecek ya da sonraki gün ve bugün benim yanımdasın.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder