“Her şey değişir Pervana. Hikayeler bize bunu hatırlatır.”
Zihnin en büyük derdi hayatta kalmak. Kendi bedenini hayatta
tutmaya çalışan zihnin önceliği kendisi; bu sebeple biraz bencil. Çelişkisi hayatta
kalması için diğerlerine ihtiyacı olması. Doğada insan bedeni tek başına
hayatta kalmak için gerekli fiziksel özelliklere haiz değil. Bunu mağara
dönemini hatırlayınca daha iyi anlayabilir ve beynimiz hala aynı beyin...
Dolayısıyla hayatta insanların hayatlarını kalmak kabileye ait olmaktan
geçiyor. Benin yerini biz alıyor. Biriktirmeye veya sahip olmaya başlayana kadar
sıkıntı yokken, sahip olma yanılması ile biz diğerlerine karşı olmaya başlar.
Sahip olduğunu kaybetme korkusu ve başkasının sahip olduğunu ele geçirme arzusu
savaşları besler. Bu savaşlara başka olgularla beslenir. Irk, dil, millet ve
inanışlar ayrımı zenginleştirir...Bir kısır döngü bu şekilde devam eder. Hemen
hemen her ülkenin tarihi aşağı yukarı böyledir. Özellikle de İpek Yolu üzerinde
olan Afganistan iseniz...
Pervana filmi 2000’li
yılların başında Taliban’ın iç savaşta olduğu zamanı konu alıyor. Bu sefer de
dinleri adına savaşan askerlerin yönetimi ele alarak baskıcı bir yönetim ortaya
çıkar. Kızların okuması yasaklanmış, erkeklere sakal, kadınlara peçe
zorunluluğu getirilmiştir. Hatta kadınların tek başına örtülü bile olsalar
dışarı çıkma yasağı getirilmiştir. Televizyon, sinema ve müzik yasaklanmıştır.
Tüm bunlar inanca dayalı olabilir mi? Yasaklar, cezalar, idamlar, çocuk yaşta
kızlarla evlenmeler... Bunlar inancın eseri olabilir mi? “Kim olursan ol, gel” diyen Mevlana’nın bakışının tam zıddı ve sonucu
zulüm olan her akım, yıkıcıdır ve gerçek dindarlıkla ilgisi yoktur.
Filmin ismi ailesinin üçüncü çocuğu olan kızın ismidir. Abisi
ölmüştür. Ailede onun ölümü ile ilgili hiç konuşulmaz. Bu sır bir çeşit
dışlamadır. Pervana’nın bir ablası, bir de erkek kardeşi hayattadır. Topal
kalmış babası ile evdeki eşyalarını satarak hayatta kalmaya çalışırlar. Babası
onu hikayeler ile besler. Bir gün kıza gözünü dikmiş bir asker, Pervana’nın
babasını hapishane attırır. Artık evin erkeği yokken hiç biri evden dışarı
çıkamaz. Pervana ise Ateş ismini
alarak artık erkek çocuğu kılığında evi geçindirir.
Ölen abisini Süleyman gibidir artık... Hem erkek gibidir,
hem de babasının yokluğunda eve ekmek getirendir. Ailede görülmeyenin, erkenden
ölenlerin kardeşler veya daha sonraki nesiller tarafından temsil edilmesi sık
görüne bir durumdur. Erkek kardeşini de oyalarken uydurduğu hikayenin de
kahramanı ölen abisidir...
Sözlerini yükselt, sesini değil. Çiçekleri büyüten yağmurdur, gök gürlemesi değil.