30 Mayıs 2021 Pazar

Robin Williams: Come Inside My Mind

Annesinin de, babasının da ayrı kişilerden birer erkek çocukları vardır. O onların evliliklerinden olan evin üçüncü çocuğu olarak dünyaya geldi. Babasından kaynaklı çok ciddi bir ortamda sessiz bir çocuk olarak büyümüş; çalışan ebeveynlerinden dolayı genelde evin bakıcısı ile vakit geçirmiş. Ölü Ozanlar Derneği’ndeki gibi sadece erkeklerin olduğu bir okula gitmiş, daha sonra siyaset bilimlerini yarım bırakıp konservatuarda oyunculuk dersleri almış ve tüm dünyayı güldürmek için kolları sıvamış. Oysa yaşlandıkça gülüşünün ardında görünen gizli hüzün ön planı çıkmış ve Parkinson hastalığı başlangıcı ile depresyon onu ele geçirmiş ve kendi hayatına son vermiş. Bu efsanevi oyuncu Robin Williams…

Birçok televizyon şovunun yanı sıra yüzden fazla filmde rol alan Williams, üç kere Oscar ödülüne aday gösterilirken bir kere bu ödülü kazanmış. İnanılmaz karakterlere bürünen ve yepyeni ses tonu ile karakterler çıkartabilen çok hızlı düşünebilen ve konuşabilen Williams kendi hayatında ise çocukluğundaki gibi sessiz ve içine kapanık biri.

Oyunculuk onun için ifade etmenin en harika yolu olmuş. Yarattığı karakter, istediğini söyleyebilen roller, onun sıra dışı yeteneği ile birleşince sadece komedi değil, drama dalında da harika işler çıkarmasına sebep olmuş. Good Morning, Vietnam ile sinema oyuncusu olarak da dikkat çekmiş, sonrasında Dead Poets Society, Awakenings, The Fisher King, Mrs. Doubtfire, Good Will Hunting ve What Dreams May Come gibi yapımlarla dünya çapında bir üne kavuşan Williams’ın en yakın dostu diğer bir oyuncu olan Billy Crystal. Onun ve diğer bir insanın yorumları ile hazırlanan belgesel tarzı yapım Robin Williams’a veda seremonisi tadında: hem güldüren, hem hüzünlendiren…

Teşekkürler üstat. Keşke dünya seni daha iyi anlasaydı…

3 Mayıs 2021 Pazartesi

I love you, Man


Bazı erkek çocuklar daha ilkokulda kızlarla daha iyi anlaşmaya daha fazla dostluk yapmaya başlar. Cinsel olarak da kızlardan hoşlanan bu tipler çok fazla erkek arkadaşa sahip değildir. Buna gerek var mıdır? Ya da bu bir sorun mudur?

Bir erkek bir kadınla daha fazla erkek, bir kadın bir erkekle daha fazla kadındır. Evet bu doğrudur, ancak her iki cinste olan eril ve dişil enerji bir süre sonra karışarak dengeye gelerek her iki cins için sıkıntı çıkarmaya başlar. Kadın daha sosyal olduğu için kadınların olduğu ortamlarda dişi enerjisini kolaylıkla depolar. Erkeğin de benzer şekilde erkek arkadaşlarına ihtiyacı vardır.

Seni seviyorum adamım isimli filmin kahramanı Peter, yeni nişanlanmış bir emlakçıdır. Doğru düzgün bir erkek arkadaşı olmadığı gibi, iş hayatında ve kendini ifade konusunda problemleri vardır. Annesi ile arası da ekstra iyidir. Tüm bunlar tek duruma işaret etmektedir: Babadan eril enerji alamamasıdır. Babası diğer oğlu ile arkadaş gibidir. Tek arkadaşı ise yıllarca aynı şirkette çalıştığı arkadaşıdır.

Peter için tek yol kalır; kendi bir şekilde arkadaş bulacaktır. Bir çok yol dener, başına komik olaylar gelse de, o yılmaz ve sonunda tam ihtiyacı olan kişiyi bulur. Onu testesteron hormonu ile tanıştırır. Gerektiğinde savaşmasını veya kaçmasını, bağırmayı, hakkını aramayı, bazen dayak yemeyi... Daha da önemlisi almayı öğretir... Onun evi Peter için erkekliği keşfettiği bir yer haline gelir.


Başlarda Peter’daki bu değişiklikler nişanlısının hoşuna gider ancak giderek derindeki dinamik sarsılmaya başlar. O alan, Peter veren, o baskın, Peter pasifti. Dolayısıyla onun da kendini yeni duruma adapte etmesi gerekiyordu...

Aşkın içine düşülen çukurdan ancak böyle çıkabilirlerdi...