Aydınlanma çılgınlığı batıda olduğu gibi bizim toplulumuzda da bir pazara
dönüşmeye başladı. Bir anda ulvi yeteneklere sahip olanlar, beş dakika tüm sorunlara
çözüm bulanlar, çözüm bulamayınca da topu size ve zamana atanlar, daha neler
neler... Eskinin üfürükçü hocaları yerine daha şık bir ortam ve aletlere
bıraktı. Elbette her alanda olduğu gibi işini yıllarca eğitim ve özümsemeden
sonra yapanlar ve sadece diğer insanlara vesile olan, içtenlikle işlerini
yapanları bir kenara koymak gerekiyor. Hemen hemen tüm zamanların en büyük
kısır döngüsü ise; seçilmiş kişiler/ilahlar ve onların takipçileri...
Hayatımızdaki yolculukta maddesellik ve rekabet üzerine
odaklanmış sistemin dışına çıkıp evreni, varoluşu, kendimizi sorgulamamız
oldukça önemli bir adım. Bu yolculuğa çıkmak ilk başta mevcut
egomuzun/kişiliğimiz ve değerlerimiz sorgulanması ile başlar. Karşımıza çıkacak
engellere geçmeden, sorulması gereken en önemli soru? “Ben kimim? Veya Ben Neyim?”... Basit bir soru gibi görünebilir,
oysa sorudaki ‘ben’ bilinmiyor...
Dolayısıyla özne ve soruyu soran kim?.. Herkesin bu soruyu içtenlik ve ısrarla
sorması ve bunu tek başına yapması şart. Karşımızda çıkan bir kitap, bir
hayvan, bir kişi bize yolu işaret edebilir, ancak ezbere dışarıdan
verilemeyecek bir cevaptır bu; Yunus’un
tüm Anadolu’yu karış karış gezip arayıp durduğu cevap, geri döndüğü noktadır
aslında...
Ölmeden önce ölmektir yolculuk; egonun, kişinin ölümdür
bahsedilen... Ego ise kurnaz; kendine para, unvan, güzellik, konum gibi daha
maddesel oyuncak yerine, daha ruhsal oyuncaklar bulur: “Olduk biz olduk, sen merak etme. Anneannemiz de şifacıymış zaten...”
der belki de... ‘Ben’ olan her cümlede ego var olmaya devam eder. Egonun
yandaşçısı olan bir çok engel çıkar önümüze:
Kişisel Gelişim
En yaygın kullanımı ile kişisel gelişim, uykudayken daha
güzel bir rüya görmemizi sağlayan bir mekanizmadır. Kişi kavramının yok olması
gerekirken biz onu geliştirmeye çalışırız. Gelişmesi gereken bir kişi vardır.
Gelişmesi gerekiyorsa mevcut durumumuzda bir sakatlık vardır demek ki. Sonuç
olarak ortada bir gelişme hedefi vardır. Hedef varsa zihin oradadır.
“Kendimi Buldum!”
Bu cümle de kendi içinde çelişkilidir. Mevcut sisteme hizmet
etmeyi bırakıp daha değerli faaliyetler içerisine giren, doğaya, hayvanlara ve
diğer insanlara yardım edenlerde sıkça görülebilir. Paylaşmak, birey olmadığını
kavramak ve herkesle, her şeyle bağlantıda olduğunu anlamak sonucunda ortaya
çıkacaktır. Öte yandan, ‘yardım etmenin’,
‘paylaşma’nın ardında bilinçaltı
güdüleri varsa kişinin iç parçaları beslenmektedir. Bu durum, maddesel dünyada
hırslı olmaktan çok daha sinsi bir durumdur. Dolayısıyla kişinin iç parçalarını
ve bilinçaltı dinamiklerini kavraması gerekir. Bunun için aile sistemi
çalışmaları iyi bir araçtır.
Hikayemiz ve Acımız
Yaşadıklarımız, hikayemiz ve ortaya çıkan üzüntü ve acının
dozu yüksek olabilir. Bu durumda içimize dönüp bakmak, sorgulamak zor
görünebilir. Unutmayın hiç bir zaman yalnız değilsiniz. Benzer olayları acıları
yaşayan veya yaşamış binlerce insan var. Her olay, her kişi bizim iç dünyamız
bir yansıması. Her ilişki bize bir mesaj vermeye çalışıyor. Bazı nefes
egzersizleri, yoga veya beden üzerinde çalışarak, duyguları taşıyan bedeninizi
rahatlattıktan sonra içe bakmak çok daha kolay olacaktır.
Tepkilerimizi Kontrol
Etmek
Sıkça duyulan konuşulanlardan birkaçı da şöyle: “Ben korkumu yendim” veya “Artık öfkemi kontrol edebiliyorum”.
Cümlede geçen ‘ben’leri bir yana bırakacak olursak, kontrol zihnin bize öğrettiği illüzyonların başında gelir. Kontrol
etmek için sebep-sonuç ilişkisini anlamak gerekir. Oysa olayların nedeni
oldukça karmaşıktır. Gerçekte hiç bir şey bizim kontrolümüzde değildir. Bu
tamamen kaderci bir anlayış da değildir. Dolaylı yoldan, anlayışımızı
geliştirdikçe hayatımıza gelen olay ve kişiler değişmeye başlar ve bizler
hayatın keyfini sürmeye başlarız. Duygulara gelince, duygular daha önceki
birikimlerin tetiklenmesi ile oluşur. Oluştuktan sonra duygunun akmasına, ifade
edilmesine izin verilmelidir. Mümkünse kendi başınıza... Dans meditasyonu veya
dinamik meditasyonlar çok etkilidir. Duygular salındığında artık fiziksel
olarak tepki vermeye gerek yoktur. Zihinde sakinleşmeye başlar ve derin bir
anlayışın oluşması için bir ortam oluşur.
Kısacası olaylara karşı tutumumuzu değişitirdiğimizde, genel bir anlayış hüküm
sürmeye başladığında çok daha büyük bir şeyin parçası olarak nehirde uyumlu bir
şekilde akmaya başlarız.
Anda Olmak
Anda olmak ve farkındalık kavramları artık ağızda sakız
gibi... Bu konu hakkında sayfalarca kitaplar da yazılsa, kelimeler bizi
zihnimize götürüyor. Sol beynin bir işlemi olan okuma ve dil becerisi,
kelimeler ile yapılan iletişimi zorlaştırmakta. Bu kavramlar zihnin
sessizleşmesine işaret ediyor. Tamamen tüm gününüzü arkada bir gözlemci gibi
geçirene kadar, basit ve kısa egzersizlerle anda olma kavramını algıyabilirsiniz.
Nefese odaklanmak ve bedeni hissetmek bizi anda tutar... Gözlemci olmak da farkında
olmamızı sağlar. Zihinde oluşan duygu ve düşünceleri takip etmek, bunlara
verilen otomatikleşmiş tepkileri görmek yapılacak en önemli adımdır. Yılmadan,
sabırla, içtenlikle...
İlahlaştırmak
Birini takip etmek, onun himayesi altına girmek zihnin
doğasında vardır. Beyin bedeni hayatta tutmaya çalışır. İlk çağlardan beri
bilir ki bir kabileye ait olmazsa hayatta kalamaz. Bu sebepte zihinden yaşayan
biri kabilenin liderini takip etme eğilimindedir. Bu, lidere sorumluluk vermek
ve edilgen bir tavırda sorumluluktan kaçmak anlamına da gelir. Onlar
seçilmiştir, biz ise seçilmemiş... Bir yandan kolaya kaçarız, bir yandan
başkasını överek, onun veya o öğretinin himayesine girerek kendimizi güvende
hissederiz.
Yunus da, Tapduk Emre'nin yanında bir süre kaldıktan sonra kendi yolculuğuna çıkmıştır... Yol gösterenler de olsa, kimse kimseden üstün değildir, önemli olan kim olmadığını anlamaktır.
Acılardan Kaçınmak
Yunus Emre’nin
yolculuğunda yaşadığı ızdırap, bu yolculuğun çok da kolay olmadığını gösterir.
Elbette çok acılı olmasına gerek olmayabilir. Bu bir bakış açısı değildir.
Temel inanç da değildir... Piyasaya baktığınızda bizleri yolculuğa çıkartacak
kitap, eğitimler değil de, hemencecik, kolayca, sihir gibi gözüken etkinlikler
revaçtadır. “Bugün on dakika meditasyon
yaptım, beş dakika yoga, üç tane olumlama... süper!” Oysa tüm hayat boyu
oluşan devasa bir kişilik yavaş yavaş veya aniden yıkılacak ve bu tamamen acısız
olacak. Keşke...
Anlayış gelişmesinde aşamalar kısa ve uzun olabilir, şiddeti
de değişebilir, ancak sıralama genellikle değişmez: Ego, yüzleşmek istemediği
bir durum ile karşılaşırsa önce öfke
ortaya çıkar, sonra inkar gelir,
sonra üzüntü... Tüm bunlar bittikten
sonra affetme ve kabul gelir...
Tüm bu engellerin aşılması için gereken içtenlikle yürümeye
devam etmektir. Her şeyin ana kaynağına ulaşmak için derin kazmalı ve bu
yolculuk sırasında olayları ötesine bakarak anlayışımız geliştirmeliyiz... En
sonunda tüm hikaye ben kelimede özetlenir bir hal bulacaktır.
“Bir ben var bende
içeri...”