İnsan beyninin nasıl çalıştığını çok basit ve eğlenceli bir
şekilde anlatan muhteşem bir yapıt. “Düşünüyorum öyleyse varım” diyen Descartes’in
savını çürüten nörolog Damasio, insanlığın düşünceden ziyade duygular
tarafından kontrol edildiğini Descartes’in
Yanılgısı adlı kitabında uzun uzun anlatıyor. Evet, eğer sadece zihninize
kontrolü bıraktıysanız düşünen mantıklı bir varlıktan ziyade duyguların egemen
olduğu bilinçaltı tarafından hayatınızı sürdürüyorsunuz demektir.
Bir çok filozof ve bilim adamı bir çok duygu tanımlasa da
bu konuda genel bir uzlaşma bulunmamaktadır. Ancak en yaygın olarak
kullanılanlar; korku, öfke, neşe, üzüntü ve tiksinme duygularıdır. Bu duygular
da Pixar’ın her zaman kullandığı gibi canlı, kontrast oluşturacak renk ve
görsel bir etkenlerle pekiştirilmiş bir şekilde Riley’in zihninin ana kumanda
merkezine yerleştirilmiştir. Evet, film, kahramanımız Riley’in doğması ve ilk
hatıranın beyne kaydedilmesi ile başlar. Zihindeki en aktif karakter neşedir ve
Riley’nin hep neşeli olması için uğraşır durur. Onun için üzüntü hiç
olmamalıdır.
Zihinde her anı bir yere dolanırken, bazıları ise temel
hatıralardır ve bunlar Riley’in önemli anıları olduğu gibi, oluşan kişiliğinin
de önemli bir parçası olurlar. Aile, dostluk, şaklabanlık gibi... Bu anılar
özellikle duyguların çok yoğun yaşandığı anlarda oluşur. Riley’in bazılarımızın
aksine neşeli bir çocukluk geçirirken bir gün taşınmaları ve babasının yaşadığı
maddi sıkıntılar onda bir travma yaratır.
Bazen yaşadığımız olay o kadar üzücüdür ki, beyin o anıyı koruma altına alır. Bunu o acının çocuk için çok fazla olduğunu düşünür. Aslından zihnin asıl görevi bedeni hayatta tutmaktır. Bu sebeple her duygunun da bir işlevi vardır. Travma karşısında korumaya alınan anı ya hiç hatırlanmaz ya da bizi etkilemeyen önemsiz bir hatıra gibi gözükür. Ama bir şey onu tetiklediği anda tekrardan o ana döner bir çocuk gibi tepki veririz. Burada yapılması gereken o acının yaşanması, anlaşılması ve erimesidir...
Neşe de bir süre sonra farkına varır ki, üzüntünün de önemli bir işlevi vardır ve ondan kaçmak veya yokmuş gibi davranmak ileride daha ciddi sıkıntılara sebep verir. Filmdeki Riley ise hem neşeyi hem de üzüntüyü kaybeder ve depresyona benzer bir hal içerisinde evden kaçmanın planlarını yapmaya başlar.
Erkek ve kadın beyinleri arasındaki farklara da küçük
dokunuşlar yapan film, oldukça eğlenceli ve aksiyon dolu. Up filmi ile Oscar ödüllü kazanan Pete Docter’ı kutlamak gerekiyor.
Toy Story, Monsters Inc.,WALL·E gibi harika animasyonlara imza atan Pete, 5 kere
de Oscar’a aday gösterilmiş...
Filmin ilginç yanlarından biri ise şudur. Ortada sevgi
yoktur. Bizi birbirimize bağlayan sevgi zihinde yoksa nerededir? Biz zihnin
ötesindeysek, biz neyiz? Sadece var olduğunu kesin olarak bilebilen her insan
kim olduğunu sorgulamalı ve bizi kontrol eden zihni gözlemlemelidir. Gerçek
özgürlüğe zihnimizden kontrolü geri aldığımızda sahip olabiliriz.
Korku: Ayı olabilir mi o?
Tiksinti: San Francisco’da ayı yoktur!