Adalet sistemi doğruyu ve yanlışı bir birinden ayırmak için ortaya çıkmış kurallar yığını... Ancak doğru ve yanlış her zaman göreceli olmuş. zamana, ırklara, bakış açılarına, inançlara bağlı olarak değişmiş ve yozlaşmıştır.
Tüm bu zorluklar daha da prosedür ortaya çıkarmış ve
karar mekanizması yavaşlamıştır. Tüm bunlara politik görüşler, sınıf ayrımları
da eklenince düşünce bile suç olarak kabul edilmiştir. Düşünmek, düşünceleri
şarkı sözlerine sıkıştırmak ve bunları söylemek.
Adalet sisteminde çalışan her birey – savcı, avukat,
hakim – kendi kişisel dinamiklerini de sisteme karıştırınca iş içinden çıkılmaz
bir hale gelmiş... Dünyanın hemen hemen her yerinde insanlar kendilerini benzer
sistemlere emanet etmiş durumdalar.
Court isimli film Hindistan’da fakir bir
adamın sokaklarda bedava söylediği bir şarkının, o civarda yaşayan bir lağım
işçini intihara teşvik etmesi suçuyla tutuklanması ile başlar. Oldukça ağır
tempolu bir film davadaki her bireyin kendi kişisel yaşamlarına göz atarak
ilerler. Belki de her biri kendi aile veya atalarında bir haksızlığın kurbanı
olmuş durumdadır. Onlar için de hayat hiç de adil değildir...