Meditasyon kelimesi Latince meditatio kelimesinden türetilmiştir. Batı’da tercümesi ‘derin düşünme’ olarak yapılsa da, mistik
öğretilerde ‘içe dönme, öz varlığa ulaşma, iç huzuruna kavuşma’ gibi anlamlar
taşır.
Son zamanlarda popülerliliği artan bir kelime olan
meditasyonun anlamı konusunda Batı’dan Doğu’ya uzanan bu bakış açısının
arasında bir yerlerde olabiliriz? Bizim için bu kelime ne anlama geliyor? Dua
gibi bir şey mi? Gözleri kapatıp bağdaş kurup oturmak mı? Belli bir müzik ve
sözcükler tekrarlayarak yapılan bir şey mi? Anlamını kavramadan meditasyon
tekniklerine başlamak bizi daha derin ve tehlikeli yanılsamalara götürebilir.
Meditasyona Neden
İhtiyaç Duyarız?
Genellikle iç huzurumuzu elde etmek için, kısaca
sakinleşmek için bir arayış içerisine girmiş olabilir. Peki neden sakinleşmeye
ihtiyaç var? Bu koşuşturmacanın temelinde ne yatıyor? Stres... Gerilim... Neden
gerilmiş durumdayız? Gerilmek için iki kutup gerekir.
Gerilmemize sebep olan en
temel çelişki, olduğumuz kişi ile olmak istediğimiz kişi arasındaki farktır.
Olmak istediğimiz kişi ise genellikle bize dışarıdan empoze edilen –meli ve
–malı ekleri ile gelir. Devamlı hedefe koşma üzerine kurulmuş bu sistemde
herkes zirveye oynar. Oysa zirvede fazla yer yoktur. Oraya ulaşan da çok da
mutlu sayılmaz. Jim Carrey “Keşke herkes benim gibi ünlü ve zengin olsa
ve tüm bunların bir anlam ifade etmediğini görse” demiştir. Kendimizi
bedenimiz ve zihnimizle özdeşleştirdiğimiz sürece bu gerilim kaçınılmazdır.
Tüketime yönelik sistem, bu durumu fazlasıyla kullanır, maddi ve manevi bir çok
araç gereç ile bizlere bir şeyler satarlar. Maddi tarafın farkına varmak
nispeten daha kolaydır. Oysa manevi dünya çok daha sinsi olabilir. Zihin bu
sefer kendini ulvi bir makamla, şifacı olmakla, seçilmiş kişi olduğunu hayal
ederek tanımlamaya devam eder. Başkalarıyla kıyaslama daha zordur, bu sebeple
kişinin bu yanılsamadan çıkması daha da zor olabilir. Oysa derinde hala bir ses
“yeterince iyi değilsin” der durur...
İçimizde sesleri duymak, zihnin kendini neyle, nasıl
tanımladığını anlamak meditasyonun sonuçlarından biridir. Tüm duygu ve
düşünceler zihinde oluşur. Tamamı geçmişten gelen – bir kısmı genler
vasıtasıyla atalarımızdan gelir – bilgi ve deneyimlerden oluşur. İyi veya kötü
gibi gözüksünler, bu hücresel ve beyinsel belleğe dayanan depo koşullanmıştır.
Ne için? Bedeni hayatta tutmak için. Oysa şu anda en büyük derdimiz hayatta
kalmak değil, tüm bu koşullanmalardan özgür hale gelip, gerçekten kim ve ne
olduğumuzu anlamaktır.
Dolayısıyla, meditasyon zihnimizdeki duygu ve düşüncelerden
özgürleşmektir.
Farkındalık ve
Gevşeme
Nasıl farkına varacağız? Yapılacak ilk iş; gözlemlemek. Zihni gözlemlemeyi bir
alışkanlık haline getirmek en önemli adımdır. Bir şeyi gözlüyorsak, o şey
değilizdir. Zihinde oluşan tüm duygu ve düşünceleri izleyin. Bir arkadaşımın
kızı “My brain is thinking” derdi. Türkçe’de bu “Beynin düşünüyor” demek...
Beyinde oluşan düşünceler, belleğin tepkisidir. Bellek
geçmiş demektir. Geçmişin bilgi ve deneyimlerine dayanarak gelecek hakkında varsayımlar
yaratan bir sihirli küre... Amaç hayatta kalmak olduğunda temel duyguların
biraz karamsar olması doğaldır; korku, üzüntü, iğrenme, öfke, şaşkınlık... Düşünceler ya geçmişle ya da gelecekle ilgilidir. Yaşadığımız tek an
Şimdi’dir. Şimdi’de değilsek yaşamıyoruz demektir. Yaşadığımız anın
farkındaysak hayatla uyumluyuz demektir. Endişe, depresyon veya gerilim yoktur.
Zihin dingin ve sessiz olduğunda gerilim yoktur. Zihin sessiz olduğunda beden
gevşer. Bedenin gevşemesi zihnin dinginliğine katkı olur. Bu sistem karşılıklı
çalışır. Meditasyon zihnin dinginleşmesi ve bedenin gevşemesi ile sağlanabilir.
Gevşemek için bedenimizin farkında olmalıyız. Bedeni fark etmek, meditasyon
sayesinde olur. Devamlı şekilde birbirini etkileyen bu zincire bir yerden
girmek gerekiyor.
Meditasyon Yapılır
mı?
Teorik bilgileri bilmek ayrı, yapmak ayrıdır, olmak ise
bambaşka bir haldir. Önce taklit etmek, o hale ulaşmak için ilk adımdır. Zihni
anlamak için herhangi bir meditasyon tekniği ile başlanabilir. En temel teknik
oturarak veya yatarak – uyumadan – düşüncelerin gözlendiği sessizlik için
kalmaktır. Süre size bağlıdır. Genellikle gözler kapalıdır. Yapabilirseniz
gözlerinizin açık olması daha iyidir. Gözler kapalı olduğunda uykuya dalmak,
hayal kurmak ihtimali vardır. Görüp bakmadan, tüm dikkati içeriye almak başta
zor gözükse de uzun vadede daha uygundur. Lakin, tüm teknikler en sonunda bizi
hayatımızın genelinde meditatif bir hale taşımalıdır. Teknik amaç değil sadece
araç olmalıdır. Tekniğe bağımlılık da kökeninde diğer bağımlılıklardan farklı
değildir. Günlük hayatta gözlerimiz açıktır. Gözler açık meditasyon bizi
meditatif hale hazırlar.
Mantra veya tekrarlanan sözcüklerle yapılan meditasyon
türleri de başlangıçta iyi gelebilir. Ancak rutin ve tekrar hakim olmaya
başlarsa yeniden zihin devreye girebilir. Zihin rutin çok sever, rutin ise bizi
farkındalıktan uzaklaştırır. Önemli olan hiç bir şey yapmadan izlemeye giden
yolda sabırlı olmaktır. Rutin olursa bunu bozun. Ortamın tamamen sessiz
olmasına da ihtiyaç yoktur. Eğer dikkatiniz çok fazla dağılıyorsa başlarda
sessiz bir ortam arayabilirsiniz. Zamanla dış seslerin de düşünceler gibi
gelmesine ve gitmesine izin verin. Bulutlar gelir, bulutlar gider... Bulutları
kontrol edemediğimiz gibi düşüncelere de, dış seslere de müdahale edemeyiz. İçimizde
merkezimize doğru derinleştikçe, iç sessizlik ve huzur baki olacaktır.
Meditasyon, Doğu kökenli öğretilerden Batı’ya gelmiştir. Oysa
namaz, zikir, semazenlerin dönmesi, dua, dans ve hatta yürüyüş bile bir
meditasyon olabilir. Farkındalık varsa, zihin sessizleşmeye başlamışsa, bu
meditasyondur. Doğu kültürlerinden farklı olarak, bizler eğitim sistemimiz ve
kapitalist düzenden dolayı daha hedef odaklı – yapmak odaklı – yetiştiriliyoruz.
Bu da fazla gerilime sebep veriyor. Nihayetinde gerilim bedende birikiyor.
Gerilmiş bir beden oturup meditasyon yapmak için bir engeldir. Batılı toplumlar
için hareketli meditasyonlar, dans ve yürüyüş gibi bedenin gevşemesini sağlar.
Günlük meditasyon, her gün yapılan yürüyüş gibi değildir.
Meditatif hali yavaş yavaş gün boyunca sürdürmek gerekir. Meditasyon yapılacak
bir şey olmaktan çıkar ve farkındalık bizi hayatımızın tamamına hakim olur. Gün
içerisinde ne yapıyorsak acele etmeden, hissederek,
izleyerek yapmak, dokunduğumuz direksiyon, kokladığımız yemek, ısırdığımız
simit, yudumladığımız kahve... İşte o zaman anda, o zaman hayattayız demektir.
Lao Tzu der ki, “Doğa acele etmez, ancak
her şey mükemmeldir”. Bizler de hedefler olmadan, meditasyon tekniklerini
amaç ve takıntı haline getirmeden farkında olmayı ve gevşemeyi öğrenmeliyiz. O
vakit deneyim bağımlılığından, başkalarının bu görme ve beğenme gerekliliğinden
özgürleşiriz.
Nefes
Nefes demek hayat demektir. Aklımız bambaşka bir yerdeyken
bile, beden nefes alıp vermeye devam eder. Her fırsatta nefesin hareketini
izlemek bizi o ana getirir. Nefesimiz çok sığ veya sadece göğüsün hareket
ettiği bir nefes tarzı ise, sadece göbeğimizin hareket ettiği uzun ve yavaş
nefeslere bedenimizi davet edebiliriz. Acil durumlar hariç (kaç veya savaş)
kısa-sık göğüs nefesine ihtiyaç yoktur. Eğer nefes konusunda ciddi
sıkıntılarımız varsa, bir nefes koçundan destek alabiliriz.
Sonuç
Meditasyon son zamanların moda akımı gibi bir spor veya
etkinlik olarak görülmemelidir. Tüm ulvi öğretilerin nihai hedefi
meditasyondur: Sürücü koltuğuna geçmiş tüm duygu ve düşüncelerden özgürleşmek
ve öz varlığımızla bütünleşmek. Elbette ruhsal ve fiziksel sağlığımız, iç
huzurumuz, hayattan keyif almamız, çabaların yerini akışın alması sayısız
faydadan bazılarıdır...
En önemli ise iç dünyanıza bakış açınızın tamamen
değişmesidir. İç değiştikçe dış dünyaya bakışımız da değişecektir.
Lao Tzu, Konfüçyüs ve Buda sirkenin tadına bakarlar. Konfüçyüs ekşi bulur, aynı yozlaşmış insanlarla dolu dünyayı bulduğu gibi. Buda acı bulur, aynı dünyayı acı dolu bulduğu gibi. Buna karşın Lao Tzu tatlı bulur çünkü dünyayı tatlı buluyordur. O, dünyanın görünen karmaşasının altında yatan ahengi görme eğilimindedir. Biz de hayatla beraber aktığımızda, çabasız eylemi öğrendiğimizde uyumlu hale geliriz. Gerilim ortadan kalkar. Lao Tzu’nun verdiği üç tavsiye ancak meditatif bir durum sağlandığında ulaşılır.
-Dinginliğe daha fazla önem vermeliyiz.
-Zihnizini boşalttın, gelene yer açın.
-Özünüzle yeniden bağlantı kurun.
-Zihnizini boşalttın, gelene yer açın.
-Özünüzle yeniden bağlantı kurun.
“Olduğumu bıraktığımda, olabileceğime ulaştım.” Lao Tzu