21 Şubat 2020 Cuma

American Factory


Firma satın almak veya firma birleşmeleri, evlenmek-boşanmak gibi ailevi olaylara benzer. Son derece hassas bir şekilde süreçlerin üzerinden geçilmelidir. Her firma aileler gibi farklı sistemlerdir ve kendine özgü dinamikleri vardır. Özellikle de bu birleşmeler veya satın almalar farklı kültür veya farklı ırkları barındırıyorsa. Son dönemlerin üretim anlamında yıldızları olan Uzak Doğu firmalarının Batıda yaptıkları yatırımlarda bu kültür çatışmalarını görmek olağan bir hale gelmiştir.

American Factory adlı belgesel, eski bir amerikan fabrikasının Çinli bir üretici tarafından satın alınmasının ardından özellikle iki kültür arasındaki çatışmayı konu alıyor.

Hayatın amacı çalışmaktır” diyen bir Çinliler Batı’da oldukça zorlanmaktadır. Son derece bireyci bir toplum olan Amerika’lılar ile çalışmaya, ülkelerine ve elbette şirketlerine aşırı bağlı olan Çinli yöneticiler bir türlü anlaşamazlar. Hemen oluşan kutuplaşma her iki tarafın da diğerine karşı taktikler oluşturmasına sebep olur.

Uzak Doğu’da çoğu kültürde rastlanan, başkalarına karşı güvensizlik, derinde yatan milliyetçi bir gurur ve sorgusuz sualsiz sadakat, Amerikan Rüyası ile bağdaşmaz. Çinlilerin kendi mahallelerini yaratmadaki başarılarını şirketlerde de sürdürme rüyaları, sendika ile çalışmamalarına, iki dolar daha fazla vererek çalışanları motive etme gayretleri ve çeşitli yıldırma (mobbing) çabaları ile devam eder.


Her ne var ki bunlar işe yaramaz, firma zarar etmeye ve iş gücü değişmeye devam eder. Doğrudan iletişimi sevmeyen bu kültür, her şeyi dolaylı yolla, imalarla halletmeye alışmıştır bir kere. Yerelleşmek yerine kendi kültürlerini devam empoze etmeye çalışmaktadır. İki sistem arasındaki kaostan her iki tarafın bazı bireylerini etkiler. Rekabetin artması ile maliyetleri düşürme baskısı, fazla çalışan, az maaşa ve güvenlik koşullarına razı gelen ülkelerin ön plan çıkmasına yardım ediyor. Tüketim ve kıyasıya rekabet bu kısır döngüsü beslemektedir.


Oysa, günümüzün şirketleri de geçmişin kalabalık aileleri yani kabileler gibi yönetilmelidir. Bu da ancak kültür uyumu ile gerçekleşir. Değerler ve ulvi bir amaç – elbette sadece çalışmak değil – birleştiğinde başarı sadece bir yan üründür... 

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder