Hayat basit. Anne, eş, çocuklar, komşular... Üç nesil bir
arada, toprakla beraber. Çiftlik hayvanlarıyla beraber. Toprağı hazırlamak,
ekmek, hayvanlara bakmak ve kalan zamanda aileye ve diğerlerine zaman ayırmak.
Hayat basit ve huzurlu. Her türlü beladan sonsuza kadar uzak gibi...
Her şey huzur içerisinde... Kimsenin paylaşamadığı dünya
için verilen topyekun bir savaşa kadar. Anlamsızlığın ortasında kalanların
karar vermesini gerektiren savaş... Tarafsız kalmanın son derece zor olduğu bir
durum. Tüm insanlığın ve geçmişin çatışmalarının sonucunda delice dönmüş
canavar. Ne insan, ne hayvan ne köy ne şehir tanıyan... Erkekleri öldürmeye
zorlayan. Kadınları yalnız bırakan. Ağlamayı sıradanlaştıran, utanmayı sürgüne
gönderen.
“Bizler bir nefes gibiyiz. Sönüp giden bir gölge gibi...”
Askerler seçtikleri tarafta diğerlerini öldürmek durumunda.
Bir yanda yaşadıkları topluma uyum sağlayıp hayatta kalmak, diğer tarafta isyan
edip kendini, aileni tehlikeye atmak. Komşuların sustuğu, kilisenin sustuğu bir
ortamda, özgür irade ne kadar özgür olabilir? Kimin neye hakkı kalmış olabilir?
Avusturya'nın bu canavar zihniyete kucak açtığı bir ortamda,
bir çiftçi ne yapabilir? Bir yanda ait olmak ve masum insanları öldürmek, diğer
yanda doğru olanı yapmak ve kendinle beraber tüm aileni tehlikeye sokmak. Nasıl
bir kader bu? Nasıl bir seçim bu? Koyun sürüsünde kara koyun olmak...
Suçlanmak; gururlu olmakla, diğerlerini aşağı görmekle, ukala olmakla
suçlanmak.
Tüm bu güç karşısında çaresiz. Dünyayı nasıl değiştirecek?
Dünya daha güçlü... Aklın kalpten ayrılmaya yüz tuttuğu bir an... Bu şuursuz
canavara karşı direnen tek yürekler. Tüm olanların ötesinde buluşmaya hazır
olanlar. Bizlere verilen hayatın bu kadar sorgulandığı başka bir anın
olmadığı dönemde içlerindeki inanca tutunanlar...
“Sevgili oğlum, sahip
olduğum tek şey sensin. Babasız büyümenin nasıl olduğunu biliyorsun. Yalnız
olmanın nasıl olduğunu biliyorum...”
“...dünyanın büyüyen iyiliği genellikle bilinmeyen eylemle bağlıdır ve bu şeylerin seninle ve benimle olabileceği kadar ilgili olmayışı sadakatle gizli bir hayat yaşayanların sayısından kaynaklanıyor... ve ziyaret edilmemiş mezarlarda yatanlardan” (George Eliot)