“Anılar bir saksağan gibidir. Her şeyi ortadan kaldırır, aydınlığı ve boktan ışıltıyı sonra gerçekten neyin önemli olduğuna dikkatini veremezsin.”
Hayatımızın kontrolü ne kadar bizim elimizde? Geçmişe
baktığınızda başınıza gelen olayların ne kadarında payınız var? Hayatınızı yönlendiren,
belki kader, belki şans dediğiniz olgu sizi ne kadar etkiliyor? Ne yaparsınız
yapın bir şekilde dilediğiniz noktada değil misiniz? Sevinç ve huzur sizden hep
uzak mı? Yoksa tüm bunları aldırmadan, sanal bir dünya yaratıp onlara mı
tutunuyorsunuz? Ve öyleymiş gibi bir yaşam mı kurdunuz? Zihninizin veya çevrenizin
değer verdiği sahte imajlara, unvana, ait olduğunuz gruba, işinize mi yapışıp
kaldınız?
Kısacası işler bir şekilde yolunda gitmiyor ve sanki sizin
dışınızda bir şey hayatınızı yönlendiriyor... İşte bu konuda yanılmıyorsunuz.
İnsan zihninin en büyük tutsaklığından biri bağımsız bireysellik illüzyonu
belki de. Carl Jung’un keşfettiği kolektif bilincin etkisiyle, bireysel gibi
gözüken hayatımız ailemiz ve atalarımızdan taşıdıklarımızla etkileniyor.
Özellikle de kök ailemizden taşıdıklarımız hayatımızı ve kendi çekirdek
ailemizi etkilemekte...
Çocukken yaşadığımız travmalar ile başa çıkmamızı sağlamak
amacıyla zihnimiz bu anıları ya blokluyor ya da farklı hatırlamamıza sebep
olur... Algılarımız karşılığında oluşan duygu ve düşünceler inanç sistemimize
dönüşürken, bu inanç sistemi davranışlarımızı belirliyor ve hayatımız
şekilleniyor. Davranışlarına anlam veremeyen akıllı Neo-korteksimiz bize akıllı
bahaneler uydurmaya başlıyor ve matrikste mutsuz ama mesut gibi yaşamaya devam
ediyoruz.
Öte yandan içimizde belki de sesini başlarda duyamadığımız
bir ses bize mesajlar veriyor, karşımıza olumsuz gibi gözüken insanlar
çıkartıyor ve olaylar başımıza geliyor... Yüzeyde yer alan durumların altında
çok daha derin sebepler yatıyor...
Just Before I Go I film
intihara karar vermiş Ted’in gitmeden
üç hafta önceki hikayesini konu alıyor. Ted çocuk yaşlarda babasını
kaybetmiştir. Abisi Luck ise
duygusallığını sert erkek maskesi ile örtüp kardeşine bebek diye hitap
etmektedir. Polis olarak çalışan Luck, kendince takındığı mizahi imaj ikinci
savunma kalkanıdır. Ted’in annesi ise kocasının ölümünden sonra uygun bir erkek
bulamamış ve lezbiyenliği tercih etmiştir. Anne karakteri oldukça zayıftır...
Onun hikayesine pek girilmemiştir.
Ted, babasına çok bağlı bir çocuktur. Kendisinin hayatı
hissettiği tek yer olan Wansutta gölü
onun için özel bir yerdir, çünkü babasıyla Wansutta gölü canavarını takip
etmektedirler... Babasının ölümüne çok içerleyen Ted, mutsuz olduğu okul
çağından sonra ortalama bir işe girip, ortalama bir hayat sürmektedir, bu
keyifli olmasa da güvenlidir. İşte tam o sırada eşi ile tanışıp evlenir ve tüm
odağını ona verir. Eşi ise onu tutkusuz olmakla suçlar ve üç yıl sonra onu terk
eder. Artık Ted yaşamı bırakmaya hazırdır, ama bunu doğru düzgün yapmak ister ve
kasabaya dönüp onu hayatında çileden çıkaran kişilerle yüzleşmek ister.
*Okulda ona sataşan çocuk Rawly! Ted onu bir güzel benzetmek
için gider ama Rawly yirmi yıl sonra hatalarını anlayan ve çok sevecen bir baba
olmuştur; aslında hayatı boyunca babasına kendi, ispat etmek için bu tip davranışlara girmiştir. Ted’le
yıllar sonra iyi arkadaş olurlar. Rawly halen babasından nefret etmektedir.
Ancak anlayacaktır ki nefret ve öfke sevgiye çok yakındır, onun kadar da güçlü
bir bağ kurar. Ted ile arasındaki dengeyi sağlamak için onun da kendisine kötü
bir şey yapmasına izin verir.
Denge böyle bir
şeydir. Kimsenin kimseyi affetmesi söz konusu değildir. Affetmek dengesizliği daha
da derinleştirir.
**Diğer kişi ise ona okulda kötü davranan öğretmenidir. Onu
araştırır ve kendisinin bakım evinde olduğunu öğrenir. Artık dış dünya ile bağı
kalmamıştır. Ruhu ölmek istemektedir. Daha sonra öğrenir ki, Ted ona ölen
oğlunu anımsatmaktadır... Bu sırada öğretmeninin torunu Greta ile tanışır ve Greta onun belgeselini çekmeye karar verir.
Greta’nın da annesi kocasının kaybından dolayı intihar etmiştir. Greta ise
artık birini daha kaybetmemek için kimseye bağlanmamaktadır.
***Gençlik meselelerini bir bir kapatan Ted, abisinin
ailesinde olan olayları dışarıdan bir kişi olarak net bir şekilde görmeye
başlar. Luck’ın eşi onun sandığı gibi kendisine tapmamaktadır... İlişki oldukça
kopuktur. Büyük oğulları ise eş-cinselliğini herkesten saklamamaktadır. Belki
ailede dışlanan bir kadını temsil etmektedir... Ama daha büyük ihtimal baba ile
olan kopukluğu olabilir...
Hayatımızda bir çok olay derindeki aile bağlarına
dayanmaktadır...
“Hava karardığında yıldızları görebiliriz. Onlar her zaman oradadır. Başını arkaya at ve yukarı bak tavsiyeyi hatırlayacaksındır.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder