Neden başlamıştı sorgulamaya? Her şeyin ardındaki anlamaya?
Ne var sanki bu kadar deşmeye? Allak bullak olmuştu hayatı... Eskiden mutsuzdu
ancak en azından o şekilde yaşamaya alışıktı. Arada bir kafasını dağıtıp, gezip
tozup unutabiliyordu kederi... Daha önce denediği taktikler de keyif vermez olmuştu. Geriye
dönemiyor, büsbütün içi sıkışıyordu. Ne dedikodu yapmak, ne maç seyretmek, ne
de klasik gündelik muhabbet hoşuna gidiyordu artık. Neredeydi ‘çıkış’ tuşu? Bu
oyun artık onun üzerine üzerine geliyordu.
Hep o bilmiş arkadaşı yüzünden olmuştu. Neymiş efendim; her
şeyin ardında bilinçaltındaki dinamikler varmış. Bunlar sadece bizim
yaşadıklarımızından değil, ailemizin, atalarımız ve hatta bağlı olduğumuz
millet, etkin köken veya inanç sistemlerinde olan olaylardan da etkileniyormuş.
“Bana ne dedemin terk ettiği
nişanlısından?” diyecek gibi oluyordu... Aradaki derin bağı da hissetmeden
edemiyordu. Şöyle mantıklı bir şekilde baktığında da aile yaşananlar ve ortaya
çıkanlar aşikardı. Babası erkenden vefat etmiş, evin büyük evladı olarak birden
kendini evin reisi olarak bulmuştu. Annesinin bile hayatına karışır olmuştu.
Doğal olarak hayatına çektiği kadınlar da çocuk gibiydi. Sanki onlar da
babalarını arıyorlardı.
Onun gibi geçmişleri ile çalışan başka insanların
hikayelerine baktığında ise türlü türlü başka olaylar ve etkilerini görüyordu.
Yadsımak çok zordu. Ancak yine de rahatsızdı. Tüm dünyası alt üst olmuştu. Bu
kurtulamadığı bakış açısı ile artık hiç bir şeyi kişisel almıyordu. Nasıl
alabilirdi? Herkesin davranışının ardında düzinelerce olay ve hikaye yatıyordu.
Bazılarını kendileri bile bilmiyordu.
Ne diyorlardı? Aile sistemi... Sistemik bakış açısı... Sistemdeki
her üye birbirine bağlıydı ve birbirini bir şekilde etkiliyordu. Sistem
hareketli olmasına rağmen hep bir denge arıyor ve bir süre dengede duruyordu. Ta
ki bir şey o sistemi dürtene kadar. Anne ve babası evlenip yeni bir sistem
kurmuşlar, bir şekilde dengede yaşanırken, babası bu dünyadan göçünce, sistemde
denge bozulmuştu. Babasının boşluğunu istemese de kendisi doldurunca sistem
yine bir dengeye ulaştı. Sistem bireylerin huzurunu her zaman ikinci sıraya
atar gibiydi. Önemli olan öncelikle sistemin dengeye ulaşmıştı.
Tüm bunları düşünürken kafasının içinde bir şimşek çaktı.
Evet! Bu sorgulamalar sistemin mevcut durumunu değiştirmiş , kendisinin de
hayatında da depremler oluyordu sanki. Ne demişti usta? “Bir durum anlaşılması ve kabul edilmesi sistemin dengeye ulaşması için
yeterlidir.” Edindiği yeni anlayış ile biraz sabretmesi gerekiyordu...
Derinde bir yerden biliyordu artık; zihninden çok daha büyük bir akıl sistemi
yönetiyordu. Ancak tıkanıkları açtığında sistemin hem onun hem de sistemin hayrına
hareket edecekti. Geriye dönüş yoktu. Bir anda tüm sarsıntılara rağmen içinde
bir huzur duydu... Tüm sistemlerinde de birbirleri ile olan ilişkisini fark etti. Geriye gitti, bildiği tüm tüm zamanın gerisine...
İçsel bir savaşın dışa vurumu gibi olmuş. Bir kaç yazınızı okudum hemen hemen tarzımla uyuşuyor, takipteyim sizi de kendi bloğuma beklerim.
YanıtlaSilYorumunuz için teşekkürler. İncelerim. Sevgiler.
Sil