Bazılarımız devamlı birilerine yardım etmek ister. Bu isteğe
karşı koyamazlar. Hatta kimileri hayatlarını böyle kazanır. Bazılarımız ise
belli bir olaydan sonra böyle bir yolu tercih eder. Özellikler bir hastalıktan
kurtulduktan sonra... O hastalıkla ilgili vakıf veya yardım kuruluşlarında
görev yaparlar. Bazen de, bizim için önemli birini kaybettikten sonra böyle bir
eğilime gireriz. Belki de aile geçmişimizde böyle bir kayıp vardır...
Chronic filminin
kahramanı David erkek bir hemşire
olur ve ölüme yakın hastalar ile çalışır. Kızı ise Tıp okumaktadır. David, oğlu
Dan öldükten sonra eşinden boşanır ve kızı Nadia ile uzak bir ilişkisi vardır. David’in
en önemli özelliklerinden biri, baktığı kişiler ile – yüzeyde fazla belli
olmasa da – kurduğu yoğun empatidir. Görevini bir profesyonellik ve soğuk
kanlılıkla yaparken, fazladan onlara yardım eder ve onların derdini anlar
gözükmektedir...
Kendisi artık yaşamda yok gibidir... Koşmak dışında yaptığı
pek fazla bir şey yoktur. Derinde takip etmek istediği oğlunu vardır ve bu
kader onu beklemektedir...
Yardım etmek kavramı
üzerinde düşünülmeden ve ardında yatan derin nedenler anlaşılmadan yapıldığında
oldukça tehlikelidir. Çünkü yüzeyse siz kendinizi yardımsever olarak yorumlarken, çevrenizdekiler de sizi takdir
edecektir. Bunun altında yatan dinamiği hiç görmek her zaman kolay değildir.
Peki yardım etmenin nesi kötü olabilir? Daha doğrusu nasıl
yanlış bir şekilde yardım edilir?
Ebeveyn-Çocuk
İlişkisi
En tipik dinamiklerden birisi, yardım edenin ebeveyn rolüne
bürünmesi ve alanın da çocuk olarak kalmasıdır. Derindeki sebep; sevgi arayışı
olabilir, birini kurtarmak olabilir, suçluluğa karşı bir kefaret olabilir veya görülme/takdir
edilme ihtiyacı olabilir... Hiç fark etmez; devamlı yardım ettiğimizi
sandığımız kişinin veya kişilerin ebeveyni konumuna geliriz. Bu durum, iki
tarafın da yetişkin olmasını
engeller. Eğer yaşına basmak üzere bir çocuğa düşmemesi için devamlı yardım edersek,
çocuk hiç bir zaman yürümeyi öğrenemez... Bazen yardım, sadece hiç bir şey
yapmadan beklemektir...
Alma-Verme Dengesi
Genellikle yardım eden kişiler almakta zorlanırlar. Sadece
verdiklerinde ise tükenmeye başlarlar... Arkadaşlar, sevgililer, eşler ve iş
ortakları arasında olması gereken alma-verme dengesi aşırı yardım etme ihtiyacı
ile bozulabilir...
Yardım Edenin Gururu
Bazı durumlarda ise yardım eden, bunu kendini yücelterek
yapar... Bilinçaltında veya bilinçli bir şekilde “Ben senden daha üstünüm, daha
zenginim, daha bilgiliyim, daha soyluyum...” yatar. Bu tür bir yardım hepimizin
eşit var olma hakkına saygısızlık etmektir.
Yardım Etme Sanatı
Öte yandan gerçekten, sevgi, şefkat ve saygı içerisinde
diğerlerine katkı olabiliriz. Bunun için öncelikle şu soruları sormalıyız:
·
Yardım etmek mümkün mü?
·
Yardım etmek uygun mu?
Yardım alacak kişi buna gönüllü olmalıdır ve bunu bir çocuk
gibi değil, bir yetişkin gibi istemelidir. Örneğin; bir yetişkin borç para istemek
yerine, para kazanacağı bir iş ister...
Tüm bu koşullar sağlanırsa dikkat
edilmesi gerekenler şunlardır:
1.
Yardım eden elinde olan bir şeyi vermelidir.
Bilmediği veya anlamadığı bir alanda yardım ediyormuş gibi yapmamalıdır.
2.
Her iki tarafından büyümesine imkan veren bir
süreç olmalıdır.
3.
Her iki tarafın yetişkin rollerini bırakmaması
gerekir.
4.
Hikayedeki herkese kalpleri açılması gerekir...
Reddettiğimiz kişileri, yönlerimizi görüp, gönlümüzde yer
açtığımızda büyümeye başlarız. Bu sebeple yardım eden taraf tutmamalı ve
ön-yargılardan bağımsız olmalıdır. Yardım isteyenin kaderine saygı göstermek
acımanın önüne geçer. Acımak, kadere karşı savaş açmaktır... Yardımcı çözüm
aramamalıdır; çözüm, sevgimizin
herkesi içine aldığında gerçekleşir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder