25 Mayıs 2013 Cumartesi

Beyaz Zambaklar Ülkesinde



Finlandiya, bir çok konuda karşınıza çıkan bir ülke; çok zorlu bir coğrafyada, kısıtlı kaynakları olmasına rağmen, ileri teknoloji elektronik endüstrisinde bir dünya lideri olmakla beraber ileri düzeyde metal ve mühendislik sektörü ve ileri teknoloji orman endüstrilerine sahip... Eğitim konusunda örnek gösterilen bir ülke. Kişi başına milli geliri yaklaşık 38bin dolar ile 19. Ülke olurken İngiltere, Fransa, Kore ve Japonya’nın önünde yer alıyor. Türkiye ise aynı listede 17bin dolar ile 54. Sırada...


Beyaz Zambaklar Ülkesinde, Rus yazar Grigory Petrov tarafından 1923 yılında kaleme alınmış.
Petrov, özellikle Fin Snelmann’den etkilenmiş ve onun Finlandiya’nın gelişimi için yaptıklarına ve fikirlerine yer vermiş kitabında.
Türkçeye 1928’de çevrilmiş; 1928’den 2008’e kadar en az 41 baskısı gerçekleşen kitap, günümüze kadar en çok çevrilen ve yayımlanan yabancı kitaplar arasına girmiş.  


Bu kitapta, Finlandiya’nın kültürel ve ekonomik kalkınma hamlesinin hikayesini bulacaksınız. İşte çarpıcı alıntılar:

ANADİL
Kitapta bir toplumun anadilimize saygı gösterme ve onu koruma konusuna değiniliyor. Dil yaşadığı sürece biz de bir halk olduğumuzu hissedebiliriz. Atalarımızın dili yok olursa, halk da tükenir ve yok olur.

DEĞİŞİM
Diğer bir mesaj ise değişen ve yenilenen nesiller yeni anlayışlar, gayeler ve taleplerle gelmesi.
Bu yeni nesil insanlara geçerliliğini çoktan kaybetmiş yönetim şekilleri zorla dayatılamayacağı ve yeni nesiller hayatının temelini mantıklı,adil ve sağlam bir devlet yönetimi esasına göre şekillendirmek gerekmekteğidir.
İnsanlar ülkelerinin geleceğine dair taşıdıkları kişisel sorumluluğun bilincine varmalı, ülkelerin kalkınması ve refaha kavuşması da mümkün olmayacaktır. Her bir insan gerçek vatandaş, “yaşam mimarı” olmalı...

YÖNETİM
“Halk nasılsa, onu yönetenler de öyledir.
Halk, içinden şimşek çıktığı bir buluttur.
Her halkın içinden hem büyük şahsiyetler hem de aşağılık insanlar çıkabilmektedirç bunlardan hangisinin iktidara geleceğini belirleyen temel etken halk kitlelerine hakim olan ruh halidir.”


‎KÜLTÜR
“Kültür ve uygarlık için verilen mücadelenin çok yölü olması ve insanın hem iç hem de dış dünyasını kapsaması gerektiğini kendisine anlatır. Bu mücadele daimidir, kültürün parlak ışığının insanın iç ve dış dünyasındaki cehalet karanlığına karşı durmadan sürdürdüğü savaştır.”

BİREYSEL KATKI
“Hayattaki aşırı düzensizliğin başlıca nedenlerinden birisi herkesin hayatta iyi bir düzen kurmaya alışması, fakat hiç kimsenin hayatın kendisini düzene sokmak istememesidir.”[Les Tolstoy]
Kitaba göre ‘Aydın olmak’,modaya uygun kıyafetler giymek veya kolalı yakalık ve modern şapka takmak demek değildir.
“Unutmayın: Halk uzun süre sabredebilir, ama her şeyin bir sonu vardır. Zincirlerinden kurtulmak isteyen halk kitleleri bir gün kendini kaybedebilir. İşin bu noktaya varmasına izin vermeyin. Sanatsallık ve sanat duygusu gelişmezse, güzelliğe ihtiyaç duyulmazsa sanat da olmaz. Bilimsellik olmadan, bilim sevgisi ve bilgilenme arzusu olmadan ne bilim gelişir ne de bilgili insanlar ortaya çıkar.”

FUTBOL
“Haylaz, vücut sağlığı yerinde ve ne yazık ki tembel ruhlu Finlandiyalı gençler futbola merak sardı. Futbol, ruhsal bir hastalık gibi, şehirde yaşayan gençlerin büyük kesimine sirayet etmeye başladı. Daha sonra büyük köylere sıra geldi. Bir modaya dönüşen futbol bütün bir kuşağın düşüncelerini ve kalbini esir aldı. Futbol kulüpleri ve toplulukları hasta vucüdu saran sivilce ve benler, bataklıklarda bulut gibi uçuşan sinekler gibi çoğalmaya başladı.”
Gününümüzde bu durum devam ediyor mu? Yenileri eklendi mi?


İNANÇ
“İnsanlar hala büyük bir çocuğa benzemektedir. Aptal ve küçük çocukların yaptığı gibi, aralarındaki anlaşmazlıkları kavga ederek ve savaşarak çözmek istiyorlar. Tanrı ve hayatın kutsallığı hakkında yaptıkları tartışmalarda akılsız çocuklar gibi kaprisli ve inatçı davranıyorlar. Tanrı’yı sopalarla, taşlarla, idamlar ve ateşle korumak niyetindeler. Aptal çocukların yaptığı gibi, bilgeliği kendileri için oyun ve eğlence olarak görüyorlar.
Mabetlerin sunağını kaplamış tozu ve örümcek ağını silip temizleyin. Memur zihniyetine sahip kuralcıları, politik kariyer hedefleyen ve pazarcı esnafı zihniyetine sahip olan şahısları din hizmetlerinden uzak tutun. Halkın yüreğindeki sönmüş inanç ateşini tekrar alevlendirin. Milyonlarca insanın kaşarlanarak sertleşmiş kalbindeki Tanrı’yı uyandırın.”

HAYATIN MİMARLARI
“Hiçbir yeteneği olmayan sahtekarlar, kendini beğenmiş basit tipler ve yırtıcı asalaklar, halk ve toplum için faydalı olan her türlü büyük girişime – politikaya, basına ve toplumlsal faaliyetlere utanmadan, vicdansızca ve hiçbir şeyden çekinmeden sızmak, bu çalışmalarda yeralmak isterler.
Size – Hayatın Mimarları'na sesleniyorum: Siz de hiçbir zaman sönmeyin. Kendiniz de yanın, başkalarının da yanmasını sağlayın. Kuruculuk görevinizi ister köyde, ister şehirde, orduda, Eğitim bakanlığın’nda veya herhangi başka yerde, kısacası, nerede yaparsanız yapın, ama bulunduğunuz yerde yanmaya devam edin!”


Johan Vilhelm Snellman [Wikipedia]
Snellman İsveç'in Stokholm kentinde dünyaya geldi.
1808–09 yıllarindaRusya'nın Finlandiya'yı işgali ve yarı bağımsız Finlandiya dükalığının kurulmasıyla, ailesi 1813 yılında Finlandiya'nın Kokkola kentine taşındı.
Üniversitede yaptığı çalışmalar sonucu Lönnrot ve Runeberg ile birlikte kuşağının ünlü Fennomanları arasında yerini aldı. Snellman'nın dersleri üniversitede kısa sürede popüler oldu fakat 1838'de üniversitelerin devlet kontrolüne alınmasıyla devlet otoritesine karşıt görüşler sindirilmek istendi ve Snellman'nın dersleri geçici olarak kaldırıldı.
Snellman bu hadise sonucu kendi kararıyla Finlandiya'dan ayrıldı ve 1839–1842 yılları arası İsveç ve Almanya'da yaşadı. Helsinki'ye döndüğünde popülaritesi daha da artmıştı fakat politik nedenlerle Üniversiteye geri dönmesi mümkün olmadı. Bunun yerine Kuipo'da bir okulda müdür olarak görev aldı. Bu esnada bazı politik yazılar yayınladı. İsveççe çıkardığı Saima gazetesinde, eğitimin İsveççe'den Fince'ye çevrilmesini ve Fin kültürünün her alanda desteklenmesini savundu.
Saima gazetesi 1846 yılında hükümetçe kapatıldı. 1848–1849 yılları arası Helsinki Üniversitesi'ne Profesörlük için yaptığı başvuru reddedildi. İsveç'e taşınmayı düşündüyse de 1855'te Kuopio'dan ayrılarak Helsinki'ye kesin dönüş yaptı. Snellman , Çar Nicholas 1855'te ölünceye değin zor ekonomik şartlar altında ailesini idare etmeye çalıştı. Ancak Çar öldükten sonra tekrar kendi yazılarını yayınlama imkânı buldu.
En sonunda 1856'te , Helsinki Üniversitesine profesör olarak atandı. 1863'te ise Finlandiya Parlementosunda senatör olarak görev aldı. Maliye Bakanlığına kadar yükseldi ve 1865'te Finlandiya'nın kendi para birimi olan Markka'yı hizmete sundu. 1868'de çok fazla politik karmaşa çıkardığı gerekçesiyle istifaya zorlandı. Herşeye rağmen 1866'da onurlandırılarak Parlementonun Onur Konsülüne dahil edildi.
Snellman hayatının geri kalanını da politikayla uğraşarak geçirdi. Bugun bile milliyetçi hareketlerde onun izi ve fikirleri kuvvetli olarak hissedilmektedir.

“Her geçen gün yeni zenginlikler keşfedilmektedir.
Toprağın zenginliği, zeka, bilgi ve gerçekliğin, insan kalbinin zenginlikleri.
İnsanlar her geçen gün bu servetleri daha iyi değerlendirmeyi ve onlardan etkin bir şekilde faydalanmayı öğreniyorlar. Benim yaktığım ışıklar – aklın ışığı, bilgi ve vicdanın ışığı – giderek daha çok yerde ortaya çıkmakta ve daha parlak yanmaktadır.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder