1 Ekim 2013 Salı

İlk Defa


Hayatınızdaki ilkleri hatırlıyor musunuz?

İlk defa uçağa binmek, ilk kez öpüşmek, ilk kez eğlence parkına gitmek, ilk defa tatile çıkmak, ilk defa doğum yapmak, ilk kez baba olmak..?
Nasıl duygular hissetmiştiniz?

Bu deneyimleri hatırlamak bir insanın yüzünü gülümsetmeye yetiyor. Belki de hayatta olduğumuzu hatırlıyoruz. Öte yandan çok hoşunuza gitmeyen ilkler de var... İlk defa birini kaybetmek, ilk defa ameliyat olmak, ilk defa terk edilmek, ilk defa kaza yapmak, ilk defa ciddi bir kavga etmek... Ancak başımıza gelen tüm olaylar sadece olaydır. Olumlu veya olumsuz olmasını bizim bakış açımız belirler. Tüm kendi kaderimizin bir parçasıdır. Bireyselin ötesinde kolektif güçler devrededir. Geçmişte olanları değiştiremeyiz ancak bugünkü tavrımız ve davranışlarımız geçmişe olan algımızı ve dolayısıyla bugünümüzü dönüştürmeye başlar.

Tüm bu olayları hatırlamak mümkün mü? Bir kısmını kolayca hatırlarız. Bir kısmı derinlerde bir yerde saklı kalır. Geriye dönüp baktığımızda tümünün ortak özelliği sizin kaderimizin bir parçası olmasının yanı sıra, bize bir şeyler öğretmesidir. Bazı olaylar tekrar tekrar başımıza gelmeye devam eder. Ta ki ardında yatan derin nedeni görene kadar... Bu neden yüzeydeki hikayenin çok altında bir seviyededir.



Tüm travmatik deneyimlere rağmen, hala hiç yapmadığımız şeyleri yapma isteği nereden gelir? Nedir bizi bu yeni deneyimlere, keşiflere iten? Geçmişe ait olan bilgi ve deneyimlerimizden kopup yeni bir yöne doğru yönlendiren? Anda ve öğrenmeye açık bir şekilde... Bu merak kesinlikle zihinden gelemez, bellek bunu engeller. Merak yürekten gelir. Merakla, samimi ve derin bir sorgulamayla başlar her şey. Bu çağrı, doğru konuşmamızı, gelişmemizi, sevgiyle dolmamızı ister, kalbimizi ısıtır, 'Kendimiz Keşfetmemizi" sağlar... İçinizden gelen bu çağrıyı dinlemek istiyor muyuz?



Bunun için zihnimizin sakinleşmesi ve dingin bir hale gelmesi gerekiyor. Gözümüzü kapatıp derin ve sakin nefesler almak derin bir gözlem imkanı verir. Beyin dalgalarımız durulurken derindeki duygu, düşüncelerin ve inançların farkına varmaya başlarız. Sabırlı olup, tekrar tekrar sormak zihnimizdeki kalıpları anlamamıza yardımcı olacaktır.

Zihin rutinleri sever ve bizi genellikle oto-pilotta yaşatır. Bu evrimsel açıdan en verimli çalıma şeklidir. Rutini bırakıp, bu kısıtlanan hayattan, temel inançlarımızdan kurtulma arzusunu izleyin... Var olan bir insan olarak kanatlarımızı mı açalım... Bizleri neler bekliyor? Neşe, bolluk, bereket mi?..

Dış dünyamız iç dünyamızın bir yansımasıdır. Temel inançlarımızı değiştirdikçe hayatımız da değişmeye başlayacaktır. Eskilerini bırakırken, yenileri için alan açın. Bu yeni inançları ve hisleri bir kağıda yazın, gerekiyorsa resmedin. Sahiplenin. Özümseyin. Nasıl gerçekleşeceği hakkında fikir yürütmeyin. Çünkü zihin bu konuda tehlikelidir. Düşüncelerimiz bilgi ve deneyime dayalıdır, bu da geçmiş kökenli, dolayısıyla da sınırlıdır.
Enerjiniz, bilinciniz, alanınız her türlü değişimi oluşturabilecek kapasiteye sahiptir.



Hayatınızda dilediklerimiz bizim tahmin edemeyeceğimiz bir şekilde gerçekleşir. Tüm bunların gerçekleştiği hayal etmek bile enerjinizi artıracaktır... Başlamak için bize temel inançlar oluşmuş olan hatıralar yerine, bize ilham vermiş olan çocukluk anılarımızı seçebiliriz... 
Büyüyünce ne olmayı hayal ederdik?

3 yorum:

  1. ya aslında hep büyük olmak istemiş ve tüm düşünceler,planlar bunun üstüne kurulmuşsa???

    YanıtlaSil
  2. Düşüncenin kaynağı nedir? Zihin mi? Zihin neyi kullanarak düşünceyi oluşturur? Bilgi ve deneyim mi? Bunlar sadece geçmiş kaynaklı mıdır? :)

    YanıtlaSil
  3. Zihin ve çevre yaşım büyüdüğünde herşeyi düzenleyeceğimi hayal ederdim.Öyle olmadı..

    YanıtlaSil