Zal Batmanglij ve Brit Marling, ‘Sound of My Voice’’dan sonra sıra dışı bir yapıta daha imza atmışlar. Yeni filmleri The East, dünyayı kirleten ve insanlara zarar veren ürünler geliştiren firma sahiplerine karşı oluşturulmuş bir terörist ekip ve bu ekibe sızan bir casusun hikayesini konu alıyor.
Suçlu damgasını vurdukları insanlara yaptıklarının aynısını
onlara yaparak intikam almaya çalışırlar...
Suçlu var mıdır? İnsanlık tarihine baktığımızda özellikle
son 2,000 yıldır, devam süregelen ayrım, ikilikler insanlara savaşlara ve zulme
rastlıyoruz. İkilik ve ayrılık öncelikle bireyde başlıyor. İnsan egosu ve
bilinci ayrılıyor. Bireyselliğin illüzyonu ile korku başlıyor... Korku kendini
güvende hissetme ihtiyacından doğuruyor.
Fiziksel güvence olan ev, kıyafetin yanı sıra psikolojik
güvence arayan birey, daha fazla statü, daha fazla toprak, daha fazla yandaş,
daha fazla kontrol istiyor... Bunların sonucunda bencillik doruğa ulaşıyor...
Tüm başımıza gelenler ortak bilincimizin sonuçları; kabul
etmek zor da olsa tüm bunları insanlık topyekun kendine çekiyor... Terörist
grup kurmak veya onlar suçlu demek de ayrımın ve ikiliğin diğer bir versiyonu
ve bu olumsuz enerjinin beslenmesi...
Özde bir olarak, sonsuz varlıklar olarak olumlu enerji
yaymak dışında ikilik yaratmamak mümkün mü?
“Biz Doğu’yuz. Biz sizin uyanma çağrınızız. Sizden hiçbir
şey saklamıyoruz. Biz siziz. Biz sizin sabah uyandığınız çarkız, açık havada
çalışan. Biz sizin ilk kez öptüğünüz ve sizi geri öpen kişileriz. Biz uyuyamadığınız
geceler, tavana bakıp ‘Bu mudur?’ diye düşündüğünüz geceyiz. ‘Hayatın teklif
ettiği en iyi hayat bu mu?’ Hayır. Sizin içinizde korku tanımayan bir özgürlük
var...”
Yoksa özgürlüğünün peşinde koşan korku mu?..
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder