2 Mayıs 2020 Cumartesi

Where the Wild Things Are


“Mutluluk, mutlu olmanın en iyi yolu değildir.”
Çocukluğumuzda bizim için en önemli konu güvende hissetmektir. Güven duygusu sağlıklı bir bağlanma ve ebeveynler tarafından görülmek sayesinde ortaya çıkar. Babamız yoksa, ergenlikteki bir çocuksak, annemiz ise kendi işleri ile ilgileniyorsa işimiz hiç de kolay değil değildir.

Where the Wild Things Are filminin kahramanı Max’in durumu aynen böyledir. Çocukluk döneminin kaos ile iç dünyasını oluşturmaya başlamıştır. Dışarıda olanlara karşı hayatta kalmak için ortaya çıkan iç parçalarıyla büyük bir ailesi vardır; onun krallığı...

Bu  krallıkta parçalar üçe ayrılır; sürgünler – duygusal yoğunluğu yüksek yanlar, yöneticiler – bizi ayakta tutan yanlar ve yangın söndürücüler – her şey çığrından çıkınca darbe yapan yanlar. Max bu yanlarının farkında varmak için hayali bir dünyaya gider. Burada görülmeyen parçaları anlamaya, yöneticiler arasında denge kurmaya gayret eder. Oysa yangın söndürücü her an ortaya çıkıp ortalığı yıkabiliyordu. Her şey eğlenceli giderken, hiç el değmemiş olaylar, yanlar ortaya çıkıp Max’ı zorluyordu. Travması ile yüzleşmesi karlı tepeleri tırmanmak gibidir...


O deli değildi, her insanın kişiliğini oluşturan bir çok parçası vardı:

İlgi Çekmek İsteyen Parça
Öfkeli/Vahşi Parça
Görünmeyen Parça
Karamsar Parça
Eril Parça - Baba
Dişil Parça - Anne
Mantıklı Parça
İçindeki Ebeveyn
Çocuk Parça

İç dünyasında babasının eksikliği ‘güneş’ ile temsil ediliyor. Güneşin bir gün öleceği, Max’in babasına olan ihtiyacını sembolize ediyor. Ay ve deniz; anne ve duyguları simgelerken, Max ebeveynleri arasında olan olayları hazmetme sürecindedir. Devamlı bir mutsuzluk hali olamayacağı gibi, devamlı bir mutluluk halinin olamayacağını görmektedir Max, önemli olan tam olmaktır. İhtiyacı olan her şeye sahiptir; artık yeniden doğmaya hazırdır. Kahraman çıktığı yoldan, kazandığı zaferden geri dönmeye hazırdır. Artık her şeyi farklı bir gözle bakacaktır...


Baba demek gelecek demektir, güvenli olmak, adım atmak demektir. Bilinmeyenle dans etmektir...
“Burası kayaydı, sonra kum oldu... Sonra toz olacak. Daha sonra ne olacak ben de bilmiyorum.”

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder