Bazı hikayelerde zamanı durduran cihazlar
veya kahramanlar vardır. Zaman adeta durur, hiç bir şey hareket etmez. Bizim
için zamanın durması hiç bir şey hareket etmemesi midir? Ezbere bir şekilde
bildiğimiz zaman kavramını bir yana
koyarak bakalım; nedir zaman?
Çoğumuz belki de, “Zaman işte! Geçip gidiyor... Gün doğuyor;
batıyor... Doğup, büyüyüp, ölüyoruz...” gibi bir cevap veriyoruz. Bu cevaptan
anlaşılan şudur ki, değişen bir şeyler vardır. Değişim varsa zaman var, değişim
durmuşsa zaman da durmuştur. Evrende her şey, devamı hareket halinde olduğuna
göre, bizim anlayışımıza göre zaman vardır.
Öte yandan, kuantum fizikçileri için atom altı parçacıklar
incelendiğinde, klasik anlamda zaman ve mekanın kalmadığı ortaya çıkıyor. Madde
kelimesi bile bir anlam ifade etmiyor onlar için. Mevcut sistemimizden, kuantum
sistemine geçildiğinde – eşik atlandığında – fizikçilerin elinde enerji ve ilişkilerden başka bir şey kalmıyor. Etrafımızda gördüğümüz her
şeyin aslında enerjiden oluştuğu ve belli derecelerde birbiri ile ilişkide
olduğu gerçeği ortaya çıkıyor. Bu seviyedeki yapı taşları (daha doğru bir
kelime bulmak zor) ise sabit; değişmiyor; bir formdan diğer bir forma giriyor;
yer değiştiriyor... Bir çok filme konu olduğu gibi zamanın bükülmesi,
yavaşlaması, geriye gidilmesi teorik de olsa mümkün gözüküyor. Dolayısıyla bu
dünyada madde de, zaman da birer illüzyon. Bedenimiz veya başka herhangi bir
şey için boşluk ve enerjiden oluşuyor diyebiliriz...
Bu bilginin bize faydası nedir? Bilgi kullanılmadıkça,
özümsenmedikçe bilgelik oluşmayacağı için, bir bireyler açısında ne
gibi çıkarımlar olabilir. İllüzyon da olsa, günlük hayatımızda zaman kavramı
var ve bununla yaşıyoruz. Bizim dünyamızda zaman eşittir deneyim demek. Bir
değişim varsa, deneyim de vardır.
Deneyimler başlar ve biter... Güzel olanları tekrarlamaya, kötü olanlarda kaçınmaya
çalışırız. Beynimizde depoladığımız deneyimlere hatıra deriz... İşin ilginç yanı, beyin her anıyı yeniden
hatırladığında o anı ile özdeşleşmiş duyguların yoğunluğuna göre anıyı
değiştirmeye başlar... Beyin, eski deneyimdeki boşlukları da doldurmaya başlar.
Gelecekte aynını yaşamak isteriz, ancak bu genellik gerçekleşmez ve hayal
kırıklığına uğrama ihtimalimiz artar...
Asıl önemli soru ise şudur? Deneyim hangi zaman aralığında
gerçekleşir? Eğer hatıra olmuşsa,
artık geçmişte kalmıştır – ki bu bir saniye bile sonra gerçekleşebilir – ve artık
deneyim, deneyim olmaktan çıkmıştır. Bir çiçeği, düşünce olmaksızın kokluyorsak,
deneyim gerçekleşmektedir... Eğer fotoğrafını çekersek, “ah ne güzel çiçek”
dersek, artık hatıra yaratmışızdır. Sonra da, gelecekte yine aynı çiçeği koklayacağım
hayali ile yaşıyorsak, başka bir yanılsama serisi içerisine gireriz...
Hayat, deneyimlerin hatıraya dönüşmeden yaşanmasıdır.O anda aslında zaman da yoktur; bildiğimiz anlamdaki zamanı da farklı algılarız. Kişilik de yoktur, yorum yapan zihin de... Deneyim sırasında her şey bir olmuş gibiyizdir. Hiç bir şey tekil değildir; ortam ile ilişki içerisindedir. Geçmiş ve gelecek gittiğinde, keder ve endişe kalmaz; zaman sanki kaybolur – geriye sadece yaşam kalır...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder