9 Ocak 2017 Pazartesi

Alkışlarla Yaşıyorum...


“Alkışlarla yaşıyorum” demiş Zeki Müren... Biz de pek severiz; alkışlamayı da, taşlamayı da... Öte yandan, yaptığımız her davranışın arkasında olup bitene bakıyor muyuz? Yoksa ezbere mi hareket ediyoruz... Kendimize göre oluşturulmuş doğru ve yanlışların perdesinde, bize biçilen rolü mü oynuyoruz? Yermek de, takdir etmek de o kişiyi eleştirmek değil midir?

Bir insanı alkışlayarak, ona zarar veriyor olabilir miyiz?..

Hepimiz öğrendiğiniz kalıplarla yaşamaya alışıyoruz. Beyin için bu verimli yaşamak. Yani çok sorgulamadığında, beyin alıştığı ne varsa, daha az enerji harcayarak yapıyor. Öte yandan, toplumsal uyum denilen hayatta kalma mekanizması, bizi ailenin, çevrenin ve toplumun kurallarına ve doğrularına göre yaşamaya eğilimli kılıyor. Tüm filtrelerin üzerine, bir de kişisel kimliklerimizin algılama şekli devreye girince, derinlemesine sorgulanmadan yapılan yargılamalar ortaya çıkıyor.

Alkışlamak da "olumlu bir yargı"dır. Bize göre o kişi alkışı hak ediyordur. Ancak o kişinin iç dünyasında neler oluyor, bununla kimse ilgilenmez. Tebriğimizle o kadar meşgulüzdür ki, tebrik edecek bir şey bulduğumuza göre, bizden biridir o... Ayrıca, birini tebrik ediyorsak, bir o kadar da tevazu sahibiyizdir. Fakat belki de en önemlisi biri yaptıysa, bir umut vardır. Belki bir gün biz de yaparız, bizim çocuk da yapar, eşim de yapar...

Umut da kendi içinde varsayım ve beklenti içerir... Varsayımlar hava uçuşurken, tebrikleri kabul eden kişi ise hiçbir şeyden habersiz mutluluk içindedir... "Doğru yoldayım" der kendi kendine... Belki de sadece birini memnun etmek için yapıyordur bunu... Bu kişi yakınlarda da olabilir, içinde de...


Bir ihtimal de, hiç sevmeden yapılan bir iş tebrik alıyorsa, yapılan şeyde devam etmek doğru gibi gözükür. Bazen de kişinin kendi bile bilmiyordur neden yaptığını... Aile dinamiklerinin etkisi midir, içindeki sevilmeyi ve görülmeyi arzu eden parçası mıdır?.. Bilinmez...

Deneyimleri alkışlarız genellikle, oluşları değil...  Zamana tabi olan deneyimleri takdir ederiz genelde; belli bir şey elde edilmiştir; iyi bir not, bir terfi, mezuniyet... İster istemez alkış alan kişi bu deneyim veya ödül ile alkış alıyorsa, bir sonraki adımı düşünmek zorunda kalır: “Daha ne yapabilirim?” Olmaktan ziyade, yapmaya meyilli oyuncaklara döneriz bir süre sonra...


Sonra bir dış ses seslenir: "Bu nedir yahu? Önemli, olumlu şeyleri de mi tebrik edemeyeceğiz? Her şeyi sorgula, nereye kadar?"...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder