26 Eylül 2011 Pazartesi

Karasinek

Hiçbir zaman bir karasineğe sempati ile bakmadım, hatta rahatsız oldum. Ancak beni mutfakta yakalayan bu sinek için farklı hissettim. Sanki ikimizde belirsiz ancak derin bir yolculuğun neferleri idik. Az bir süre de olsa birbirimize arkadaşlık edebiliriz diye düşündüm.
Takılsın dedim. Belki de artık hiçbir şeye karşı ön yargıyı bırakmamdan da kaynaklanıyordu bu duygu. Onca düşünceden sonra Sokrates’in dediği gibi “Tek bir şey biliyorum; o da hiçbir şey bilmediğim”.

Belki de meleklerden biri sinek kılığında bana kahvaltı hazırlarken, sabah sabah çayımı yudumlarken yanımda olmak istiyordu...
Sonuçta hepimiz, sevdiklerimiz, sevmediklerimiz Tanrı’nın yarattıkları değil mi?
Lego parçalarından yaratmak gibi, görebildiğimiz her madde aynı elektron, proton ve nötronların farklı kombinasyonundan oluşmuyor mu? Hatta maddenin bile değil... Sadece enerjilerin farklı titreşimi ve etkileşimi sonucu ortaya çıkan muazzam çeşitlilik!..
Kahvaltı hazırlarken bu kadar çeşit yiyeceğe ve karışıma, karışımların yarattıkları farklı sonuç ve lezzetler insanı büyülemiyor mu?
Küçük dokunuşlar ve eklemeler ne muazzam tat farkları yaratıyor! Hayatımızda da böyle değil mi? Çok küçük olaylar, dokunuşlar, hayatımızın gidişatını değiştirebiliyor...

Yiyeceklerden en favorilerimden biri de mantar.
Mantarın o yapısı, karanlık ortamda ve toprakta sanki orayı aydınlatmak istercesine bembeyaz büyümesi.
Mantarın içerisindeki muazzam şekillere bakarken kendimden geçiyorum, lakin tüm teknolojiye rağmen bu tip bir yapıyı henüz üretemiyoruz. Bizim sinek ise ona nispet yaparcasına poz veriyor mantarın üzerinde...

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder