İnsan zihni karşılaştırma yaparak çalışır. Dualiteden oluşan
dünyamızda iyi-kötü, güzel-çirkin, kısa-uzun, ince-kalın gibi düşünme kalıpları
ile öğrenim başlar. Bebeklikten çocukluğu geçtiğimiz dönemde anne ve
babamızın oluşturduğu sistem bizim için yeterlidir. Hayatta kalmak bu sisteme
bağlıdır. Oysa okul hayatı ve ergenlik dönemi ailemizin ötesinde bir sistemle
bizi karşı karşıya getirir. Hayatta kalmak artık bu sisteme uyum sağlamaktan
geçer. Uyum, diğerini dışlanmayı gerektirir. Biz iyiysek, havalıysak diğerleri
bizim gibi olmamalıdır. Tüm ikili kavramlar da daima görecelidir.
Ergenlik döneminde tavan yapan kişilik (maskeler topluluğu)
oluşturma derdi çoğumuz için zorlu bir süreçtir. Hele bir de sınıfın en uzun
kızıysak. Tall
Girl filmin
kahramanı uzun boyu sebebiyle kendine sevgili bulmakta zorlanır. Ta ki
Avrupa’da gelen yakışıklı ve uzun genç gelene kadar. Oysa hiç bir şey hayal
ettiği gibi olmayacaktır.
Bu eğlenceli gençlik filminde de görüldüğü gibi beden ile
özdeşleşmenin en yüksek dönemleri özellikle kızları daha fazla zorlamaktadır.
Makyaj, kıyafet, yüzükler, kolyeler, çantalar, ayakkabılar, saça takılan
eşarplar, bileklikler, saç boyası, saç kesimi, hep ortama uygun farklı
kombinasyonlar, gözlük, güneş gözlüğü, renkli lens, takma kirpik, kaş, dudak
dolgunlaştırma ve gerekirse estetik ameliyatlar... Maalesef
ebeveynlerin de bazı çocuklara bu konularda destek olmak adına destek
verdiklerini duyuyor ve görüyoruz.
Yaş alıp olgunlaşmanın, olduğu gibi görünmenin yerine hep “genç
kalmak ve görünmek güzeldir” bakış açısı ile çoğumuzun ergenliği tüm hayat boyu
devam ediyor. Elimde tuttuğu kahvenin markasında tutun da hep alan bu kimlik
arayışı bitmiyor. En sonunda hiç bir yaşa benzemeyen ve bir bakıma standart
ancak tuhaf, mimiksiz bir yüzle kalıveriyoruz.
Tüm bu çabalar olması ne olurdu? Bedenle, sahip olduklarımızla özdeşmeler
bittiğinde... Ne olurdu? Elimizde ne kalırdı? Hiç bir şey mi? Yoksa her şey mi?
Her zaman var olan ve değerinde hiç bir şey kaybolmayan... Keşfetmek için
yapılacak yegane iş özdeşleşmeleri fark etmektir. Ne ve kim olmadığımızı
anlamak, zihnin çalışma mekanizmasını anlamakla başlar... İlk soru:
zihin gerçekten var mı? Yoksa zihin kendi kendimi mi yaratıyor?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder