“İkinci olduk! İkinci
Olduk!” diye çılgıncasına seviniyordu takımı. Karşı takımın oyuncuları ile
sarmaş dolaş çığlık atıyorlardı. Son saniyede kaçan basket ile kaybetmelerinin
şokunu henüz yaşayamadan bu ilginç manzarayı seyrediyordu ünlü basketbol
koçu... “Kaybettik” diyordu bu ilginç
oyuncu kadrosuna. Onlar ise koçlarına moral veriyordu:
“İkinci olmak birinci olmaktan daha kötü. Birincilikte tek başına oluyorsun ama ikincilikte çift kişi oluyorsun. Seni seviyorum koç...”
Nasıl gelmişti bu noktaya? Açık sözlü davranan, tuhaf
davranışları olsa da yürekleri sevgi dolu olan bu otistik ve mongol oyunculara
nasıl koç olmuştu? Her şey sinirlerine hakim olamadığı için basketbol maçı
sırasında takım baş koçuna saldırmasıyla başladı. Evliliği de iyi gitmiyordu.
Hakim ona bu değişik takımın başına geçme cezası vermişti. Nereden geliyordu bu
öfke? Hayata da pek güvenmiyor gibi bir hali vardı. Hep başarılı olmak istiyor,
hep çabalıyordu. Boyu kısa olmasına rağmen kendisini çok zorlayacak bir dal
olan basketbolu seçmişti. Sanki onu henüz çocukken terk eden babasına kendini
ispat etmeye çalışıyordu. Karısının yanında da bir erkek gibi değil, sanki bir
çocuk rolündeydi.
Biri hariç basketbol hakkında hiç bir şey bilmeyen yeni
öğrencilerine çok şey öğretecekti, ancak karşılığında büyük bir hediye onu bekliyordu.
Hayata bakış açısı tamamen değişecekti. Korku ve takıntıları ile mücadele eden
bazı oyunculara destek olurken, kendi korkularını yenecekti. Asansöre binememek
ve baba olamamak gibi... Neredeyse hiç baba görmemişti. Nasıl yapılacağına dair
hiç bir fikri yoktu. İlk defa bu oyuncuların babası gibiydi sanki. Onları daha
yakından tanıyor ve destek oluyordu. Karısı da ona... Artık sorumluluğunu alma
vakti gelmişti.
Tüm bu olayların ardından hissettiklerini kelimelere
dökemiyordu. Hesapsız, ön-yargısız, nefretsiz, yaşadıklarını olduğu gibi
aktaran bu insanlar anormal bulunuyordu. Belli ki rekabete dayalı, duyguların
ve gerçeklerin ifade edilmediği, karşılaştıran, dedikodu ile beslenen zihniyet
kaybediyordu. Hem de nesilden nesile aktarılan acılar, korkular sonuçları
kaygılı, özgüveni olmayan insanlara ve ilişkilere sebep oluyordu... Evrim
yavaş yavaş zihni değiştirecek miydi?
Marco: Benim işin
normal oyuncuları yetiştirmek. Bu çocuklar ne oyuncu ne de normaller.
Julio: Kim normal, Marco? Sen ve ben normal miyiz?
Julio: Kim normal, Marco? Sen ve ben normal miyiz?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder