“Doğum yaptığınız an
içinize nedensiz bir korku dolar. Kaybetme korkusu. Korku dolu yolculuğunda her
gün bilinmeyen tehditleri uzak tutmaya çalışarak geçirirsin.”
“Kimseyi Allah evlat kaybıyla sınamasın” derler sık sık...
Özellikle de evlatlar hastalanınca, kaza geçirince ve bazen de bu dünyadan
ayrıldığında. Bazılarımızın ailesinde ölüm sıralı olmaz. Çocuk kayıpları ise
ailelerimizin başına gelen büyük travmaların başlarında yer alır. Kaderin
sorgulandığı bir andır bu: Neden kader bu çocukları bu kadar çabuk Tanrı’nın
yanına götürür?
Elbette bu sorunun cevabı zihinlerimizi aşacak derecek
zordur. Aile sistemi çalışmalarında görürüz ki, yüzeyde olan olayların aksine, gidenler
genellikle atalarından başka birini izlemektedir. Bu bazen erken yaşta
kaybettiğimiz ebeveynler için geçerli olabilir. İlginçtir ki, In Her Skin isimdeki filmin
oyuncularından Guy Pearce, gerçek hayatta henüz çocukken babasını trafik
kazasında kaybetmiştir. Aile sistemi çalışmasında babasının bir şekilde gitmek
zorunda olduğunu anlamıştır. Kazaya dahi olanların kendi kaderleri onun
babasıyla kesişmiştir. Bu olanlar kulp bulmak değil, olanın ardındaki derin
dinamiklerdir.
Gerçek bir trajediyi konu alan film, iki kızı konu alıyor. Biri
fail, diğeri kurban. Fail olanının yaptığı elbette korkunçtur. Ancak onun
hikayesine baktığımızda ise görürüz ki, o da anne ve babasının kurbanıdır.
Babasının şu cümlesi durumu özetler mahiyettedir: “Her zaman olmanı istediğim kız ol, olur mu? Gururlandır beni.”
Oysa kızı (fail) hiç bir zaman onun dilediği kız
olamamıştır. Babası aileyi terk etmiş ve annesi onu bebekliğinden beri bir baş
belası olarak nitelendirir. Babasından açık açık yardım istemekte ancak babası
onunla ilgilenmemektedir. Kız, kendini çirkin, yalnız ve çaresiz hisseder.
Etrafındaki güzel ve gözde kızlardan nefret eder. Kurbanı ise tam da bu tanıma
uygundur. Kurban kim vurduya mı gitmiştir? Tesadüfen mi oradadır? Bunun cevabı
belki de Tanrı’da gizlidir... Kurbanın ailesine baktığımızda annesinin son
derece güvensiz ancak bir o kadar baskın olduğunu görüyoruz. Babayla aralarında
bir mesafenin olduğu gözleniyor. İşin en tuhaf kısmı ise, tüm bu olaylardan
sonra birbirlerine yakınlaşmaları...
Tanrı meleklere görevlerini dağıtırken, Azrail görevini duyunca çok üzülmüş. “Tanrım” demiş, “İnsanların
canını almasına alayım da, tüm insanlık benden nefret edecek.” Tanrı cevap
vermiş: “Sen hiç merak etme, hiç biri
ölümlerden dolayı seni suçlu tutmayacaklar. Sen onları geri bana kavuşturacaksın.”
İzlenecek bir film olduğunu yazından çok net anlıyorum, teşekkürler..
YanıtlaSilBiraz ağır bir konu ancak gerçek hikaye ve izlemeye değer...
Sil