21 Kasım 2018 Çarşamba

In Her Skin



Doğum yaptığınız an içinize nedensiz bir korku dolar. Kaybetme korkusu. Korku dolu yolculuğunda her gün bilinmeyen tehditleri uzak tutmaya çalışarak geçirirsin.

“Kimseyi Allah evlat kaybıyla sınamasın” derler sık sık... Özellikle de evlatlar hastalanınca, kaza geçirince ve bazen de bu dünyadan ayrıldığında. Bazılarımızın ailesinde ölüm sıralı olmaz. Çocuk kayıpları ise ailelerimizin başına gelen büyük travmaların başlarında yer alır. Kaderin sorgulandığı bir andır bu: Neden kader bu çocukları bu kadar çabuk Tanrı’nın yanına götürür?
Elbette bu sorunun cevabı zihinlerimizi aşacak derecek zordur. Aile sistemi çalışmalarında görürüz ki, yüzeyde olan olayların aksine, gidenler genellikle atalarından başka birini izlemektedir. Bu bazen erken yaşta kaybettiğimiz ebeveynler için geçerli olabilir. İlginçtir ki, In Her Skin isimdeki filmin oyuncularından Guy Pearce, gerçek hayatta henüz çocukken babasını trafik kazasında kaybetmiştir. Aile sistemi çalışmasında babasının bir şekilde gitmek zorunda olduğunu anlamıştır. Kazaya dahi olanların kendi kaderleri onun babasıyla kesişmiştir. Bu olanlar kulp bulmak değil, olanın ardındaki derin dinamiklerdir.

Gerçek bir trajediyi konu alan film, iki kızı konu alıyor. Biri fail, diğeri kurban. Fail olanının yaptığı elbette korkunçtur. Ancak onun hikayesine baktığımızda ise görürüz ki, o da anne ve babasının kurbanıdır. Babasının şu cümlesi durumu özetler mahiyettedir: “Her zaman olmanı istediğim kız ol, olur mu? Gururlandır beni.


Oysa kızı (fail) hiç bir zaman onun dilediği kız olamamıştır. Babası aileyi terk etmiş ve annesi onu bebekliğinden beri bir baş belası olarak nitelendirir. Babasından açık açık yardım istemekte ancak babası onunla ilgilenmemektedir. Kız, kendini çirkin, yalnız ve çaresiz hisseder. Etrafındaki güzel ve gözde kızlardan nefret eder. Kurbanı ise tam da bu tanıma uygundur. Kurban kim vurduya mı gitmiştir? Tesadüfen mi oradadır? Bunun cevabı belki de Tanrı’da gizlidir... Kurbanın ailesine baktığımızda annesinin son derece güvensiz ancak bir o kadar baskın olduğunu görüyoruz. Babayla aralarında bir mesafenin olduğu gözleniyor. İşin en tuhaf kısmı ise, tüm bu olaylardan sonra birbirlerine yakınlaşmaları...

Tanrı meleklere görevlerini dağıtırken, Azrail görevini duyunca çok üzülmüş. “Tanrım” demiş, “İnsanların canını almasına alayım da, tüm insanlık benden nefret edecek.” Tanrı cevap vermiş: “Sen hiç merak etme, hiç biri ölümlerden dolayı seni suçlu tutmayacaklar. Sen onları geri bana kavuşturacaksın.

2 yorum:

  1. İzlenecek bir film olduğunu yazından çok net anlıyorum, teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Biraz ağır bir konu ancak gerçek hikaye ve izlemeye değer...

      Sil