Mick: [teleskopla gösterir] “Şu karşıdaki dağı görüyor
musun? Gençken, her şey sana çok yakın gözükür. Bu gelecektir. Ve şimdi...
[teleskobu ters çevirir] ... Yaşlıyken, her şey uzakmış gibi gözükür. Bu da
geçmiştir.”
İnsan gençken hiç yaşlanmayacakmış, hatta hiç ölmeyecekmiş
gibi yaşar. İnsan zihninin en çok korktuğu konuların başında gelir yaşlılık ve
ölüm. Bu sebeple de içten içe görmezden gelir, kendine yakıştıramaz. Ancak
yaşlılık ve ölüm farkındalığı olmayan biri yaşamın, gençliğin de değerini
bilemez. Hep başka şeylerle kendini meşgul eder; kadınlar, ün, para... Sahip
olduğu sağlığı, ailesi bazen zaten hep
varlar muamelesi görür... Ta ki bunlar kaybedilene kadar!
Youth filmin iki ana kahramanı; iki eski dost, iki dünür,
biri besteci, diğeri sinema yönetmeni ve artık tuvaletteki damla sayılarını
sayarlar... Hayatlarının son dönemlerini keyifli ve sağlıklı yaşamak için İsviçre'nin dağlarında bir otelde geçirirler vakitlerini geçirirler.
Fred’in kızı, Mick’in oğlu ile evlidir. Derken Fred’in kızı
Lena terk edildiği için babasının yanına gelir... Babasına onu teselli etmeye
çalışırken duvara toslar; kızı babası hakkında içinde ne varsa çıkartır:
“Annem beni anlardı. Senin elinin altında bir dizi kadın vardı, ama o yılmadı, sırf çocukları için değil, bilhassa senin için, seni seviyordu, ve seni affetti. Seninle olmak istiyordu. Ama sen kimdin? Kimdin? Sen hiç bir şey yapmadın. Ne ona, ne de bana. Ne yaptıysan müziğine yaptın. Müzik, müzik, müzik! Hayatında müzik ve kibirden başka bir şey yoktu. Bir kerecik olsun okşamadın, sarılmadın, öpmedin. Çocuklarının hiç bir şeyinden haberin yoktu. Söylemeyi bildiğin üç kelime vardı: ‘Sessiz ol Melani!’. Şimdi bile ona on senedir çiçek götürmüyorsun. Adamın birine aşkını ilan ettiğin mektubu da bulduk, okuduk...” [Tam bu sırada babanın masaj masası aşağı doğru iner; aynen baba-kız ilişkinin dengesinde aşağı indiği gibi...]
Bir çok şeyi kaçıran yaşlıların yanında, ki bu ekipte zar
zor hareket eden Maradona da vardır, gençler otelde tam bir kontrast
oluştururlar. En önemli karakter, tek bir rol ile özdeşleşen genç aktör Jimmy
vardır. Özellikle Fred ile sohbetleri ona belli bir farkındalık kazandırır:
Jimmy: “Seçmek durumundayım, gerçekten anlatmaya değecek
şeyi seçmeliyim: dehşet veya tutku mu? Ve tutkuyu seçiyorum. Siz, her biriniz,
gözlerinizi açın, benim gözümü açtınız, vaktimi anlamsız korku üzerine
harcamamam gerektiğini bana gösterdiniz.”
Filmde diğer önemli bir konu da ebeveyn – çocuk ilişkisidir.
Belki de kimse kendini anne-baba olarak hayal etmemiştir ve bunun nasıl
yapılacağını bilmez. Nack bu yapılacak bir şey değildir; ya ebeyensinizdir, ya
da değil. Bu bir oluş halidir. Her anne-baba bizim için en iyi anne-babadır. Çocukların
bir seçim yapma lüksü yoktur. Anne-babalar, koşulları itibariyle
verebileceklerinin en iyisini vermişlerdir. Fred ise filmin bir sahnesinde
şöyle bir serzenişte bulunur:
“Çocuklar anne babalarının çektiklerini bilmezler. Bazı detayları bilirler ve taraf tutmak için bilmeleri gerekenleri bilirler.”
“Entelektüeller zevk sahibi değillerdir.”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder