Türkçesi Kağıttan
Uçaklar olan filmi kahramanı annesini kaybetmiş Dylan, kağıttan uçak yapma yarışmasını konu alır. Dylan’ın babası
halen yas tutmakta ve evde depresif bir şekilde yaşamaktadır. Büyük babası ise
eski bir savaş pilotudur ve yaşlılar evinde yaşamaktadır. Kağıttan uçak yapma
konusunda dedesi ona destek olur.
Okulda ise onunla dalga geçen arkadaşı daha sonra onunla dost
olur ve ona bu yolculukta yardımcı olur. Öte yandan, Dylan için en büyük
yanıtlar doğanın kendisindedir. Yakından izlediği şahinin uçuş şekli ve
kanatları onun kağıttan uçağını tasarlamasında ilham kaynağıdır.
Paper Planes filmi
iki konuyu çok başarılı bir şekilde konu almış: Birisi ölen birini
uğurlayamamak, diğeri ise rekabet.
Veda
Hayatımızda çok sevdiğimiz insanlarla vedalaşamayız bir
türlü. Hem de ölümlerini erken veya haksız bulduğumuzda. Dylan 12 yaşlarındadır
ve annesi bir trafik kazasında öleli üç ay olmuştur. Babası da onunla ölmüş
gibi yoktur ortada. Devamlı onunla çektikleri videoları seyretmektedir. Hayatta
kaza diye bir şey yoktur. Hepimizin kaderini bizim ötemizde bir güç
yönetmektedir. Bu tip durumlarda ise baba rolünü yapamadığı için oğlu onun
ebeveyni gibi olur. Dylan babasına şöyle
söyler:
“Ne kadar sürerse sürsün senin yanında sonuna kadar
kalacağım.”
Bunu söylemesi gereken kimdir? Baba mı oğul mu?
Çocuklar anne babanın yüklerini almaya eğilimli olurlar. Babanın eşi ile
beraber olma güdüsü onu hayattan koparır ve tüm yük çocuğa kalır. Burada aile
büyük baba da elinden gelen desteği verir. Dylan’ın babasının depresyonu eşinin
ruhunu da rahat ettirmez. Gerçekten ölen biri yoktur, sadece farklı bir
boyuttadır eş... Bu onunda huzura ermesini engeller. Ölümü yargılamak Tanrı’yı
sorgulamak anlamına gelir. Yeteri kadar üzülerek olan kabul edilirse ve
sevdiklerimizin kaderine saygı gösterilirse yaşama devam edilebilir insanlar.
-Neden bu kadar seviyorsun kağıt uçakları? *Çünkü uçağımın uçtuğu o birkaç dakika unutup gidebiliyorum. -Neyi unutuyorsun? *Tüm bu olanları
Rekabet
Sorunlarına bir çıkış yolu olarak kağıttan uçak yapan Dylan
kendini yarışmaların ve rekabetin içerisinde bulur. Ünlü bir golf sporcusunun
oğlu belki de kendini babasına ispat etmek istercesine hırslıdır. Babası bile
ona: “Ne olursa olsun, şampiyonluk ana hedef olmamalıdır” der. Ama çocuk onu
dinlemediği gibi babasına ismi ile hitap etmektedir. Bu düzene aykırı bir
durumdur. Kim olursa olsun insanın babası babasıdır ve bu onurlandırılmalıdır.
Doğada ise rekabet yoktur; sadece mücadele vardır. Yemek,
üremek ve güvenlik için kavga edilebilir ama insan zihninden çıkan kendini
kıyaslayan bir düşünce temelli bir rekabet yoktur. Çitalar arasında yarış
yapmazlar, zürafaların en uzun ben olacağım dertleri yoktur, çiçekler diğer
çiçeklerden daha güzel olup olmadıklarına bakmazlar. Günümüzde ise rekabet özellikle
körüklenmekte ve bunan mali kaynak sağlanmaktadır. Zihnin beslediği egomuz ise
bu yemi yutar ve devamlı kendini başkaları ile kıyaslar. Rekabette önde
gelenleri de ünlü yapama, onları değer bahşetme ve onlara özenme de egonun
diğer bir boyutudur.
Paylaşım ve yaratıcılık ancak rekabetin olmadığı bir ortamda
ortaya çıkacaktır. Birbirini yenmek adına yapılan işler sadece biraz farklı
olabilir. Rekabetin, hırsın kaynağı zihindir, yaratıcılık ise kalbinizden,
ruhunuzdan gelecektir.
Avustralya yapımı filmin baş rol oyuncusu Ed Oxenbould, başarılı bir grafik
çiziyor. Terminator ve Avatar’ın ünlü oyuncusu Sam Worthington da aksiyon dışında bir
rolde ilginç durmuş. Ailecek seyredilebilecek sıcak ve keyifli bir film.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder