"Robin: Bu mantıklı mı? Yoksa sadece zihnimin içi mi? Robot: Sonuçta, her şey mantıklıdır ve her şey zihnimizin içindedir."
Çocukluktan ergenliğe geçerken ailelerimiz ve toplum bizi
koşullandırmaya başlar. Bunlar iyi, bunlar kötü, şunlar güzel, şunlar çirkin
vs... Bu koşullandırmaların ışığında Ego gelişir ve hem aile ve toplum
tarafından iyi, başarılı ve güzel olana ve olmaya şartlanırız. Bu da bize Jung’un
Gölge diye tabir ettiği karanlık
yanlarımızı yokmuş gibi hareket etmemizi sağlar. Ego başlar güzellik, unvan ve
başarı peşinde koşmaya... Gölgemiz ile oluşan dualite bize acı verir. Başarılı
gibi gözüken insanlara tapar, onları seçilmiş yaparak kendi “normal”liğine bir bahane bulurken,
kendisi için de bir umut ışığıdır. Çaptan düştüğünde de onlar da normalmiş
diyerek yerden yere vurup bir anda tüketir.
The Congress filmi Solaris’in yazarı olan Stanislaw Lem’in
romanından uyarlama bir yapıt. Bu filmde artık 44 yaşına gelmiş aktris Robin Wright
kendini oynamaktadır. Kendisi genç olmadığı için yapımcı firma onun sanal
versiyonunu uzun bir süreliğine satın almak ister. Filmin ikinci yarısında
tamamen animasyon haline gelecek filmin altyapısı burada gizlidir. Robin başka
çaresi kalmadığı için bu teklifi kabul eder. Öte yandan belki de Robin’in
hayatını dengeleyen, kör olma tehlikesinde olan bir çocuğu vardır. Çocuk onun
bu durumunu ve dünyadaki gidişatı görmek istemiyor gibidir...
Filmin ikinci yarısındaki sanal dünya iki boyutlu çizilmiş. Sıra dışı
çizgiler ve renklerin olduğu bu kısımda insanların bir kısmı kendilerini Matrix
tarzında sanal bir hayata feda etmeyi seçerler, burada yaratıcı bir zihin ile
her şey mümkündür. İronik olarak her şeyin mümkün olduğu bir ortamda ego yok
olmuştur, çünkü kıyaslama, rekabet ve hırslar kaybolmuştur; her şey ama her şey
mümkündür... Sanal olarak zihninizde yaşamak dışında!
Robin ise bu dünyada romantik bir ilişki yaşasa da, kendini çocuğunu
bulmak için gerçek dünyaya gönderir, burada ‘gölge’ ile karşılaşır...
Gelelim oyunculara; 1990’lı yılların başında State of Grace ve Toys filmlerinde rol alan Robin Wright ilk defa Forrest Gump’da hayatı devamlı çalkantılı bir genç kadını canlandırdığı karakter ile dikkatleri üzerine çeker. Uzun süre çok ciddi bir yapımda yer almayan Wright, Breaking and Entering, Beowulf, Moneyball, ve Rampart gibi filmlerden sonra Adore’da başarılı performans sergilediği söylemek yerinde olur. The Congress’de ise performansı sıra dışı...
Harvey Keitel, Paul Giamatti ve Danny Huston gibi usta oyuncular filme renk katmış. Yönetmen Ari Folman’ın Waltz with Bashir muhteşem bir animasyon belgeseldi. Bu filmde de özellikle animasyon kısmında harikalar yaratmış. Geçişler, verilen keskin duygular insanı filmin içindeymiş gibi hissettiriyor.
“Karanlık görüyorsan, zihnin karanlıktır...”
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder