Bedeninizin kilosundan memnun
musunuz? Bunun için neler yaptınız?
Diyet, spor, irade?..Kaçında bu denemelerin
sonucunda sürekli olarak başarı sağladınız?Aynı şeyleri yaparak farklı
sonuçlar mı beklediniz?
Tüm bunlar olurken, çevrenizde
sinirinize dokunan kişiler oldu mu? Dilediği zaman yemek yiyen, ne yediğine
bakmayan ve bir o kadar sağlıklı ve enerjik insanlar?
Bir tarafta “Ne yesem kilo almayanlar”, bir tarafta “Suyu bile en değerli besin kaynağına çevirenler”...
Bir tarafta “Ne yesem kilo almayanlar”, bir tarafta “Suyu bile en değerli besin kaynağına çevirenler”...
Kuantum ve daha bir çok öğreti
ve yazar bize ne düşünürsek başımıza onun geleceği söylüyor. Bilim bize
her şeyin enerji olduğunu ve bu sebeple bir etkileşim ve çekimden bahsediyorlar. Peki, tüm bunların
kilolarımızla ne ilgisi olabilir?
Beynimiz, sorumlu olabilir mi? Tipik bir şekilde genç
kızlığında kilolarını dert etmeye başlayan Nörobilimci Sandra Aamodt bu konuyu araştırmış.
İşte sonuç: “Her canım istediğinde yemek
yedim ve yaklaşık 5 kilo verdim!”
Aamodt’un TED’deki konuşmasında
da belirttiği gibi beynimizde kilomuzu kontrol eden ‘Hypothalamus’ adlı
bir bölge var. Bu bölge bizim hayatta güvenle kalmamız için gereken bir
seviyeyi ‘referans’ olarak alıyor ve bir termostat gibi gerektiğinde kilo alma,
gerektiğinde kilo vermek gibi bir vazifeye hizmet ediyor.
İnsanın evrim tarihine
bakıldığında ise, ‘kıtlık’ çok uzun süreden beri bir tehlike iken, ‘obezite’
yakın zaman sorunlarımız listesinde kendine yer bulmaya başlamış. Bu sebeple, referans
noktasında, biz belli bir süre fazla kiloda kalınca bir yükselme oluyor. Yani
zihin 65 kiloyu normal görürken, artık 70 kiloyu normal görmeye başlıyor.
Özellikle diyet, zorlayarak çok
az yemek, kıtlık alarmı verdiği için beynimiz hızla tekrar yemek yeme dürtüsü
ile ‘kıtlıktan çıkmış gibi’ yememize ve belki eski sınırı aşmamıza sebep
oluyor. Aamodt’un konuşmasından ilginç
bir veri: Diet ile kilo verenlerin %90’ı verdikleri kiloları geri alıyor, ve daha vahimi
bu kişilerin yarıya yakını eski kilolarından da fazla şişmanlıyorlar.
Sezgisel olarak yemek
yiyenler daha mutlu daha sağlıklı oldukları gibi diyet, spor gibi devamlı
kontrollü yemek yiyenlere göre reklamlar veya aşırı yemek dürtüsünden daha az
etkileniyorlar. Yemek konusunda hassas olmadıkları için dış faktörler onların yarasına parmak
basmıyor.
Aamodt çözümü, sezgisel yemek olan ‘Bilinçli
Yemekte (Mindful Eating)’ bulmuş.
Bu, tüm yediklerinize, uyku saatinize dikkat etmek ya da bedeninizin yağ, kolesterol, kan değeri gibi gereksiz bilgilere sahip olmak demek değil.
Bu, tüm yediklerinize, uyku saatinize dikkat etmek ya da bedeninizin yağ, kolesterol, kan değeri gibi gereksiz bilgilere sahip olmak demek değil.
Farkında olarak yemek, bedeninizi dinleyerek, çabalamadan, direnç göstermeden yemek...
Aç Hissettiğinizde Yiyin
Size ne iyi geliyorsa öyle
yapın. Yapabiliyorsanız bedeninize sorun. Ne yemek istersin. Aklınıza bir cevap
gelirse, dikkat edin; kuş gibi hafif mi hissediyorsunuz yoksa ağır mı? Ağır
hissediyorsanız başka bir şey yiyin.
Doyduğunuzun Farkına Varın
Genellikle açlık hissi çok
kuvvetlidir ve bizler yemeğe saldırırız. Midemizin ortalama büyüklüğü 900 ml,
buna içtiğimiz bir bardak suyu da dahil ederseniz her öğün avucumuzun için
kadar yemek yememiz gerektiği ortaya çıkar.
Yediğimiz yemekleri öğütebilmek
için besinlerden aldığımız enerjinin %60 ila %90’ını kullanırız. Bu da aslında
fazla yemek yemenin verimsizliğini ve boşuna olduğunu ortaya koyuyor.
Dikkat Dağıtıcıların Farkında
Olun
Hiç çocuklarına oyun oynarken
yemek yediren anneler gördünüz mü? Çocuk ne yediğinin farkında olmadığından
yemeğe devam eder. Çocukluk döneminde de çok yedirmeyi meslek haline getirmek,
gençlik dönemlerinde kiloları konusunda baskı kurmak onlara yük olacak temel
inançlardır.
Yavaş Yemek Yiyin
Tat alma zihinsel bir işlemdir.
Eğer yediğinize odaklanırsanız, hem lezzet hem keyif alırsınız ve doyduğunuzu
hissedersiniz. Bir çikolatayı ağzınızda eriterek yavaş yavaş yemeyi deneyin,
kahveyi koklayarak yudum yudum içtiğinizi hayal edin.
İnanmadınız mı? Sorun değil, inanırsanız işe yarar gibi bir şart yok. Aynı şeyleri yapmaktansa yeni bir şeyler denemeye hazır mısınız?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder