Hem kitabı hem de filmi olan bu sıcacık hikâye, her yaştan kişiye hitap ediyor. Kaybolmuş çocuğun yolculuğu gibi gözükse de, yazar Charlie Mackesy’nin belirttiği gibi bu dört karakter aynı kişinin farklı parçalarını yansıtıyor. Hayat boyu bölünen bir kişinin parçaları. Görüldüğü gibi her bir parçanın artı eksileri var, parçalar kendi aralarında anlaşabildikleri kadar zıtlaştıkları durumlar da var…
Çocuk
Öğrenmeye çalışırken
hayatın zorlukları karşında yolunu kaybetmiş. İçimizdeki çocuğu yansıtıyor gibi
gözüküyor. Doğa hayatı temsil ediyor; zorluklarına rağmen güzel ve keşfedilmeye
değer. Çocuk bu yolculuğunda merak içinde sorular soruyor. Öte yandan kendini suçlama eğilimde. Hepimizin
içindeki çocuk gibi.
K (Köstebek): Büyüdüğün zaman ne olmak istiyorsun?
Ç (Çocuk): İyi kalpli…
Ç: Başarı sence nedir?
K: Sevmek…
Çocuk bu değerli
arkadaşları ile vakit geçirmekten mutluluk duymaktadır. İçimizdeki parçaları
yansıttıklarımız en yakınımızdaki kişilerdir. İçsel dostluğu sağlayabilirsek
dışarıdaki dostluğu da sağlayabiliriz.
Köstebek
Köstebek ise yemekle
kafayı bozmuş; özellikle de pastayla. Öte yandan coşkulu bir yanımızı temsil
eden köstebek kimisine göre bilinçdışını da temsil ediyor olabilir.
Ç: Sence en büyük zaman kaybı nedir?
K: Kendini başkalarıyla karşılaştırmak…
Köstebek minicik ve
korkak olmasına rağmen bir o kadar da cesur – hayattaki düaliteyi gösterir
gibi. Her şeyin karşıtıyla var olduğunu ispatlar gibi…
K: İyilik görmek için bekliyoruz çoğu zaman, oysa kendimize iyi davranmaya
hemen başlayabiliriz.
At
At, bilge bir parçayı
temsil ediyor olabilir. Kimisine göre ruh veya öz-benlik de olabilir. Yardım
istemenin pes etmenin tersi olduğu söylüyor at; çocuğun kendi zayıflıkları ile
yüzleşmesinin gerçek cesareti simgelediğini belirtiyor.
A (At): Gözyaşlarının bir nedeni vardır, sana güç
verir, zayıflık değildir.
Büyük şeyleri kontrol edemediğini hissettiğinde
burnunun dibindeki sevdiğin şeylere odaklan.
Tilki
Tilki, sessiz ve dışlanmış yan gibi… Yazarın belirttiği gibi hayata küskün ve kendini korumak için kimseye kolay kolay güvenmeyen bir parça. Oysa her parça gibi değerli. Tehlikeli anlarda koruyan, kaçan, savaşan, saklanan; daha sonra iyileşmek için bekleyen.
Sonuç
Özgürlük, olaylara nasıl
tepki verdiğimizle ilgili… Tepkisel olan parçalarımızı zihnimiz otomatik pilotu
olan göreceli olarak daha ilkel bir kısmından besleniyor. Bu derindeki
tepkiselliğin ardındaki dinamikleri çözmediğimiz sürece özgür irademizle
kararlar veremeyeceğiz. Dinamiklerin çoğu çocukluğumuza, ebeveynlerimizle olan
ilişkiye dayanmaktadır. Onların çocuk ve travmatik parçaları, onların ebeveynleri
derken anlarız ki köklerimizdeki acı olaylar parçalarımızın yaratıcıdır.
Zihnimiz başkalarının
bizi nasıl gördüğü ile kendimizin bizi nasıl gördüğü arasındaki çelişki ile
boğuşur – oysa hakikat daha derindedir. Hayatın “mükemmel olmasına” gerek
yoktur; hayat hayattır… Hayat zor olsa da, içimizdeki çocuk sevilmeyi hak
ediyor – olduğu gibi.
Ç: Acaba öğrendiklerini unutma okulu diye bir şey var mı?
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder