Ölümden sonra ruhumuza ne olur? Öteki dünya var mı? Sonrası varsa, önceki dünya var mı? Nereden geldik, nereye gidiyoruz? Önceki ve sonraki diyarlar varsa bu dünyadaki hayatın amacı ne? Bizim amacımız nedir? Ölen sadece bedense ruhumuza ne oluyor? Her planlanmış bir kurguysa özgür irademiz var mı?
Tüm zor soruların bir kısmını, belki de tamamını aklımıza
getirebilecek türden bir film: Soul (Ruh)
Annesinin baskısı altında olan orta yaşlı müzik öğretmeni Joe hayatındaki hedefine bir türlü
ulaşamamıştı. Annesi onun sigortalı, güvenli bir öğretmen olarak işe girmesini
önerirken, kendisi caz grubunda piyano çalmayı arzuluyordu. Defalarca hayal
kırıklığına uğramış Joe, tam da istediği bir fırsatı yakalamıştı ki, birden bire
bir çukura düştü. Neredeydi? Ölmüş müydü? Böyle bir zamanlama hiç de adil
gözükmüyordu ona. Ne yapıp edip dünyaya yaşama geri dönmeliydi!
Bir şekilde doğum öncesi diyebileceği bir yere vardığında her bebeğin belli özelliklerle dünyaya gittiğini fark etti. Özelliklerin bir çoğu onlara veriliyordu ancak son bir özellik boştu; o belli olmadan doğum biletini alamıyordu. Joe’ya göre bu son özellik hayat amacıydı. Oradaki görevliler, belki de melekler yaşam pırıltısı diyorlardı. Joe kendi yaşam amacının bir grupta piyano çalmak olduğuna emindi.
Hiç umulmadık bir sürpriz ve maceraların sonunda Joe, hayal
ettiği geceye kavuşur. Sonrasında ise önemli bir şey fark eder: Hayat amacına
ulaşmıştır ancak hiç de hayal ettiği gibi değildir. Hedefe ulaşmak ile hedefi
hayal etmek farklıdır. Hedefe ulaşmaya programlı zihnimiz ona ulaşınca bir
dopamin salgılar, bu kişiye kendini iyi hissettirir ancak etkisi çabucak
bitiverir. Joe bunun farkına varmasaydı belki de yeni hedefler koyarak arzu denilen
kısır döngünün içinde bulacaktı kendini. Oysa hayatında fark ettiği diğer
önemli bir mesela hayatın anını yaşamaktan küçük detayları fark etmekten uzak
oluşudur. Yıllardır gittiği berberini bile gerçekten tanımadığı anlar. Artık
anlamıştır:
Hayatın amacı varsa;
zaman devrededir... Amaç, hedef ileridedir; gelecekte. Gelecek kavramı ile
kendini meşgul eden tek canlı insandır. Hayatın kendisi amaçtır, bir hediyedir
ve sonu vardır. Gelecek geldiğinde de sadece şu andır ve çok kısa bir süre sonra
geçmiş olur. Şu an olmayan bir zaman dilimi yoktur. Anlar yaşamı oluşturur. Hayat
kendisi yaşanmaya değerdir... Birazı miras, birazı özgür irade, her şeye rağmen
yaşamaya değerdir...
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder