Annesini hiç tanımamıştı. Çok küçükken nerede
olduğunu bile bilmiyordu. Bir gün babası onun annesinin onu doğurduğu gün
öldüğünü söyledi. Annesi ölmeden önce ona her doğum günü için bazı hediyeler
almıştı. Öleceğini biliyordu. Her doğum gününde annesinden gelen hediyeleri alıyordu
ancak Anna çok kızgındı bir türlü
kabullenemiyor, onu hiç tanımayan annesinin aldığı hediyeleri beğenmiyordu. Babasına
da öfkeliydi. Onun başka bir kadında olması da ona bir fayda sağlamıyordu.
İçindeki bir ses hep ona daha tehlikeli şeyler
yapmasını söylüyordu. Belki de böyle hayat buluyordu. Tehlikeli yükseklikten
havuza atlıyor, eve geldiğinde ise babasına devamlı itiraz ediyordu...
18. doğum günü yaklaştığında mucizevi bir şey oldu.
Bir anda annesinin ona hamile kaldığı anda buldu kendisini... 18 yıl
öncesindeydi. Nasıl olabilirdi böyle bir şey? Bu umulmadık karşılaşma Anna’nın
kendi annesinin ve babasının neler yaşadığını anlaması için çok büyük bir
fırsat olacaktı. Her şeye tanık oluyordu: Annesinin hamileyken hastalığa
yakalandığını öğrenmesi, babasıyla bunu
bir türlü paylaşamaması, paylaştıktan sonra da babasının geçirdi şok. Her şey
ne kadar zordu onlar için ancak her şeyden öte anne ve babasının arasındaki
sevgiyi görmüştü. Büyük bir sevginin, büyük bir aşkın çocuğuydu...
Annesini daha yakından tanımaya karar verdi.
Bakıyordu bir türlü ortak bir yön bulamıyordu. Oysa annesi de kendisi de inatçı,
dediğini yaptıran karakterde kadınlardı. Gittikçe yakınlaşan anne kız beraber
zaman geçiriyorlardı. Anna annesine doğum günü hediyeleri seçmesi için yardım
etmeye başladı. Hiç beğenmediği piyona yerine bateri aldırmak gibi daha çok
hoşuna gidecek hediyeler aldırmaya başladı.
Anna artık anne ve babasını daha iyi anlıyordu. Annesini
tanımak, babasının nasıl fedakarlıklarla onu yetiştirdiğini görmek ona farklı
bir bakış açısı kazandırmıştı. Annesi fiziken yanında olmasa da, kader onları
ayırsa da, her zaman annesi ona destek olabilecekti.
Anne demek hayat demekti. Artık annesinden almaya
başlayabilirdi. Artık üzgün ve öfkeli olmaya gerek yoktu. Annesiyle hiç
kuramadığı bağ aslında her zaman oradaydı. Artık yaşayabilirdi, şimdi
hediyeleri kabul edebilirdi. Annesini onurlandırıp ondan aldığı hayatla güzel
bir şeyler yapabilirdi.
merhaba takipteyim iadei ziyaret arzu ederseniz eğer ;
YanıtlaSilhttps://duvartakvimi.blogspot.com dayım sevgiler...
Teşekkürler. Elbette blogunuzu ziyaret edeceğim.
Sil