İnsanlık yüz binlerce yıl avcılık ve toplayıcılık ile
yaşamıştır. Avladıklarını veya topladıklarını uzun süre muhafaza edemeyen
insanlığın, her zaman zinde ve formda kalması gerekmiştir. Hayatta kalmak her
an olmasa da, düzenli bir şekilde ve beraberce avlanmayı gerektirmiştir. Kabile
hayatında sosyal yapı ve kabile ait olmak son derece önemlidir...
Sadece 10 bin sene önce tarım hayatına geçen insanlar,
ektiklerini biriktirmeyi ve ekilen tarlalara da sahip çıkmayı öğrenmiştir. Bu
durum insanları gelecek için yatırım yapmaya itmiş ve artık gelecek endişenin
kurbanı olmaya başlamışlardır. Savaşların temelini de bu sahiplenme yanılsaması oluşturur.
Bilimin ve teknolojinin ilerlemesi ile üretim genel anlamda
bir bolluk yaratırken, nihai amaçları kar etmek olan firmaların en büyük
sıkıntısı ortaya çıkar: rekabet... Yüz
sene önce hemen hemen her iş yeri kendi bölgesine hakim bir durumdayken, şimdi
küreselleşme ile marka sayılarında bir azalma ve ciddi bir rekabet sistemi kasıp
kavurmaya başlar. Bu rekabet doğal olarak şirket çalışanlarını da etkilemeye
başlar... Kimisi bu yarışın içerisinde kendini kaydederek sadece hedeflere koşar
ve iş arkadaşları ile kıyasıya savaşır. Bu kadar iş odaklı bir ortam
çalışanların özel hayatlarını da etkiler...
“Ailenin tüm geçimini ben sağlıyorum” veya “Siz daha iyi
yaşayın diye ben bu kadar çalışıyorum” gibi bahaneler ile aşırı çalışmanın ve
aile üyelerine az vakit ayırmalarına açıklamalar getirirler...
A Family Man (Aile
Adamı) isimli film, üst düzey yönetici peşinde koşan bir insan kaynakları
firmasında çalışan ve Genel Müdürlüğe terfi etmeye çalışan bir adamın (Dane) hikayesini konu alıyor. Durumun ne
kadar vahim olduğunu Dane’nin görevinden de anlayabilirsiniz: Head Hunter – Kafa veya Kelle Avcısı...
Bazılarımız bu deyimi sıkça duymuş olabilir. İşin içeriği özetle bir insanı bir
şirketten alıp başka bir şirkete yerleştirmektir.
Her şey normalmiş gibi giderken, bir gün Dane oğlunun çok
ciddi bir şekilde hasta olduğunu öğrenir. İlk başlarda durumun ciddiyetini
anlamayan Dane, oğlunu yoğun bakımda komada görünce davranışlarını ve yaptığı
işi sorgulamaya başlar. Sadece satış yapmak için her yolu deneyecek midir?
Yoksa doğru insanı uygun firmaya yerleştirmeye mi çalışacaktır?
Öte yandan Dane, hayatında işten çok daha önemli bir konunun
fark eder. Eşi ve çocukları ile olan kopukluk önceleri kavgalara ve
suçlamalara... Sonrasında da yüzleşmeye ve kabul etmelere dönüşür. Oğlunun
nasıl babasının ilgisine muhtaç olduğunu fark eder. Her çocuk hayata atılması
için özellikle babasına ihtiyacı vardır. Anne çocuğu doğurur, besler ve
korur... Çocuğu hayata hazırlamakta en önemli görev babaya düşer. Bu da çocuğa
hayatla ilgili güven sağlayacaktır.
Bu güveni alamayan çocuk bazen ilgi çekmek için bazen diğer bir aile
dinamiğinde ötürü hastalanabilir.
Hayat enerjisini anneden, hayata olan güven duygusunu da
babadan alırız... Yüz binlerce yıldır daha yakın sosyal ilişkiler ile kabile
halinde yaşan insanlar için aile ve çalıştığı iş yeri aynı ortamı sağlamalıdır.
Bu ortamlarda sevgi ile meydana çıkan bağ bizi daha hayata bağlı, huzurlu ve
sağlıklı yapacaktır.
Dram filmleri beni etkiliyor ama izlemek isterim
YanıtlaSilDuygusal anlamda etkileyici bir film ancak tavsiye ederim. Sevgiler
SilMerhaba...Dünyadaki hiç bir şey insanın hırslarını doyurmaya yetmiyor.Bu arada aile ,sağlık,dostluk ve sevgi gibi değerler farkına varmadan hırslara kurban ediliyor malesef
YanıtlaSilİnsanın hırsları mı? Yoksa özdeşleştiği egosu mu? Yorumunuz için teşekkürler.
Sil