20 Aralık 2011 Salı

Evren ve Çekim


Çekim yasası... 
50,000 yıllık insanlık tarihinde herkesin içinde yaşadığı ancak kimsenin göremediğini Newton gördü. Dünya elmayı çekiyordu. Herkesin hep gözü önündeydi bu gerçek... Ta ki Newton'a kadar, bu durumu kimse anlayamadı.

Gerçek? Gerçek nedir?
Gerçek beynimizin algıladıkları mıdır?
Biz dünyayı düz algılıyorsak dünya düz müdür?
Metali, kumaşı ellerimizle dokunduğumuzda neye benzediğini biliyoruz.

Ancak hiç eliniz uyuştuğunda metale veya kumaşa bir ellediniz mi? 
Algılarımızla kendi gerçekliğimizi mi yaratıyoruz?
Bu açıdan bakarsak; gerçek diye adlandırdığımız her şeyler -zihnimizin- algıları; kısacası elektrik sinyalleri...

Her maddenin derinine indiğimizde ise atomları görüyoruz. Atomların da ötesinde elektron ve atom çekirdeği... Onlarında da ötede quarkları... Ve en sonunda boşluk ve enerjiden başka bir şey kalmıyor geriye... Bilim insanları için madde kelimesinin eski anlamı yok artık. Bir atomun %99'u boşluktan oluşuyor!

Gökyüzüne baktığımızda asıl olan mesaj yıldızların güzelliği mi? Yoksa her şeyin büyük bir boşluktan oluştuğu mu? Boşlukta kalan küçük parçalar ise titreşiyor ve birbirleri ile çekimle etkileşiyorlar, devamlı bir hareket halindeler.

Biliyoruz ki, Evren genişliyor, ve Büyük Patlama teorisine göre tek bir iğne başı kadar bir top patlayıp genişlemeye devam ediyor. Bu teoriye göre Evren'deki her şey halen birbirleri ile bağlantı halinde...

Bu sebeple biz de birbirimize çekiliyor olabilir miyiz?  Zihnimizde oluşturduğumuz düşünceler bizim kendi gerçekliğimizi mi yaratıyor?.. Tanrı, bu illüzyonla bizi sınıyor mu? Yoksa bu sadece gelip geçici bir hediye mi?

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder