3 Aralık 2019 Salı

Blinded By The Light


“Hayal etmeyi bırak, gerçekleştirmeye bak.” Bruce Springsteen
İngiltere’de yaşıyordu. İngiliz olduğunu düşünüyordu ancak İngilizlerin bazıları onları istemiyordu. Özellikle de Asyalı ve Afrikalı olanlar. Pakistan’dan gelen babası, kendi gelenek ve göreneklerine göre hayatlarını sürdürmeye gayret ediyordu. Annesi evde terzilik yapıyor, kız kardeşi ve kuzeni annesine yardım ediyordu. En iyi arkadaşı olan Matt İngiliz’dir ve ergenlik döneminde hayat tarzları farklılaşmaya başlıyordu.

Javed artık 16 yaşındaydı, oysa babasının ona 6 yaşında gibi davrandığını düşünüyordu. Ona talimatlar veriyordu. “Yahudileri takip et, kızlardan uzak dur, çok çalış.” Evde babası dışında kimsenin bir fikir söyleme hakkı yoktu. Kültürlerine göre baba çocuklar için tüm kararları verir.

Javed doğum günü pastasını üflediğinde isyan içinde şunları diliyordu:
“Çok para kazan, bir kızı öp ve bu çöplükten kurtul...”

Hayalleri vardı. Yazılar ve şiirler yazıyor, günce tutuyor, şarkı sözlerini politik temalarla derliyordu. Yazar olmak istiyordu. Edebiyat öğretmeni onu bu konuda desteklemeye, cesaretlendirmeye başladı. Okulda tanıştığı diğer Asyalı bir çocuk, onun hayatına ilham olacak bir hediye verecekti: Bruce Springsteen albümü...

Babasının baskılarının yanı sıra dışarıda da ırkçılar tarafından sıkıştırılmaktadır. Yazarlık Javed’in kendini ifade etmesi için en büyük silahtır. Tüm bu sıkıntıların bir hediyesidir belki de yazarlık yeteneği... Ancak tüm bunlar onun rahatlamasına yetmiyordu. Babası da işten çıkartılınca okuması tehlikeye giren Javed, yanlış zamanda ve yanlış ailede doğduğuna artık emindi. İşte o anda ona verilen kasetleri dinlemeye başladı. Şarkıların sözleri içine işliyordu. Hayallerinin peşinden gitmek için riskler almaya başladı. Tüm bunların bedeli ise baba ile tamamen kopmuş olmalarıydı.

Hayallerimin olması beni kötü bir evlat yapmaz. Ve biliyorum ki sahip olduğum her şeye anne ve babanın yaptıklarına borçluyum. Benim babam sıradan bir baba değil. Bizim samimi sohbetlerimiz yoktur. Televizyondaki babalara benzemez o. Çoğu zaman bütün dünyaya kızgın gibi görünür. Bence Bruce, babamı anlardı. Onun babası da fakirlikten gelmiş. Babasının da gerçekleşmeyen hayalleri varmış. Ve onunla gurur duysun diye fırsat isteyen bir oğul. Gözü kör eden ışık sevgiyi anlatıyor sanmıştım. Ancak dün gece şarkıyı bir kere daha dinledim. Anladım da başka bir şey anlatıyor. İlk defa dinlediğimde kendinden başka bir şeyin farkına varamadım. Oysa hiç birimiz kendimizden ibaret değiliz; arkadaşlarımız var, ailemiz ve onların ne düşündüğü önemli. Onlarsız bir başarı aslında başarı değil. Körlükten kastım, babamla benim aramdaki benzerliği göremememdi. Bruce der ki, ‘herkes kazanmadıkça kimse kazanmış sayılmaz’. Umudum isteklerimle arama bir köprü kurabilmek ama ailemle arama bir duvar örmeden bunu yapabilmek.
Artık hayallerinin peşinde koşarken, arkasında iki elin gücünü hissedebilecektir. Ona hayat veren ellerin...

1 yorum: