20 Kasım 2019 Çarşamba

The Family Stone


Bütün oğullarımın eşcinsel olmasını dilerim, böylece hiçbirini kaybetmezdim.
Bu düşünce biraz aşırı da olsa belki çoğumuzun annesi oğlunun hep yanında olması için bir mucize olmasını bekler. Anneler neden oğullarına bu kadar düşkündür? Bunun sebebi geçmişten gelen bir kısır döngüdür. İki veya üç kuşak geriye gidildiğinde ataerkil bir toplumda gerçekleşen göçler, salgın hastalıklar, savaşlar kadın olmayı ve bebek doğurmayı zor hale getirmiştir. Kendisi acı çekmesin diye kadın bir kız daha dünyaya getirmek istemez. Bunu yüzeyde bilmese bile bu derinden gelen bir içgüdü olarak derinde duruyor olabilir. Erkek çocuğu ise onu koruyacaktır. Erkek çocuk annesine bu kadar yakın olduğunda babasından alamayacaktır.

The Family Stone filminin kahramanı Meredith, evlenmek üzere olduğu sevgilisinin annesi ile amansız bir mücadelenin içerisinde bulur kendini. Ne yapsa yaranamaz, ne söylese her şey berbat olur. Bu durum onu kendinden daha da uzaklaştırır ve çabaları sonuçsuz kalır. Onların evinde kalsa olmaz, otel kalsa hiç olmaz.

Nişanlısı Everette, annesine olan öfkesini saklamaz. O da sanki bir çocuk gibi annesine küser, babasına serzenişte bulunur. Babası evde pasif olmaya devam eder. Anne ve babasını oldukları gibi kabul etmedikçe yetişkin olma ve özgürleşme şansı yoktur oğlanın. Annesinin kuzusu olarak kendine eril bir kadın bulmuştur. Bu ilişkinin de pek bir geleceği varmış gibi gözükmemektedir. Tüm olaylar Meredith’in kız kardeşini çağırmasıyla değişmeye başlar.


Annenin çocuklarını kaybetme korkusu, onlara sahip olduğu düşüncesinden gelir. Çocuklar çoğu zaman eşlerden bile önemlidir. Eşlerle yaşanan sıkıntılar çocuklarla unutulur. Oysa sistemik olarak anne-babanın ilişkisi, çocuklarla olan ilişkilerinden önce gelir. Ancak bu şekilde onlara sevgiyi ve dengeli bir ilişkiyi öğretebilirler... 

2 yorum: