25 Mayıs 2019 Cumartesi

An Interview With God

İnsanların çoğunluğunun sadece zihinleri ile hareket ettiği bu dünyada, dünya nüfusunun yaklaşık %95’inin bir çeşit Tanrı’ya inanması bir çelişki gibidir. Oysa bu inanç da zihinsel bir öğrenimdir. Şahsi bir keşiften dolayı ortaya çıkmaz. Bize öğretilir. Her millet kendi resmi dini neyse onu empoze eder. Hemen hemen her organize kurumda görüldüğü gibi ilginç uyarlamalar ve kurallar ortaya çıkar. Kişinin kaç kadınla evlenebileceği, kaç yaşında ne yapabileceğine kadar dini bilgiler bu kişiler tarafından söylenir. Tanrı ve dinin özü unutulur ve sadece çıkarlar ve diğer insanlar kontrol ön plana çıkar. Din kelimesinin kökeninde bir araya gelmek, bir olmak vardır. Hepimizin geldiği kaynağa geri dönmek.

“İnanç, sahip olabileceğin bir şey değil. Bildiğin duyularla mümkün değil. Çünkü inanç amaç değildir. İnanç bir süreçtir. Tıpkı evliliğe benzer. Ettiğin yemin bir son demek değildir. Başlangıçtır. Zaman ve adanmışlık ister, hem de her gün.”
Oysa insanlara verilen inancı hiç sorgulamayız. Bugün Hindu dinine mensup birisi Fransa’da doğsaydı muhtemelen koyu bir Hristiyan olacak ve bunu hiç sorgulamayacaktı. Zihinsel de olsa bu inanç bizden daha Yüce bir yaratıcının varlığı hakkındadır... Bizler ona dua ederiz, ancak çoğu zaman işler kötü olmaya başladığında veya endişelendiğimiz bir durumda aklımıza gelir. En sonunda başımıza hep kötü olaylar gelirse isyan ederiz. Bazen yüzeyde bilmesek de içimizdeki bir parça Yaradan’a tepkilidir.

An Interview With God isimli filmde sıkıntılı bir evlilik yaşayan Paul, kendini Tanrı olarak tanıtan biri ile röportaj yapmaya başlar. Onun Tanrı’ya sorduğu ilk sorulardan biri şudur: “Neden iyi insanların başına kötü olaylar gelir?” Gerek Paul karakterin Hz. İsa’ya benzemesi gerekse İncil’den atıflar filmi yapanların kendi dinlerini ön plana çıkarması şeklinde algılanabilir. Ancak önemli olarak sorgulamadır. Tüm zihinsel koşullanmalar sorgulanmadan, zihnin bizim üzerimizdeki yanılsamaları bitmez. Kalbimiz ile çıkılacak yola gürültülü bir zihin her zaman bariyer oluşturur. Öze ulaşmak için nefsin ölmesi gerekir. Yarattığımız karakterin ölümüdür bu... Ölmeden önce ölmektir.

“Bu dünya öbür dünyanın seçimleri değil. Böyleymiş gibi düşünmeyi bırakabilirsen başka şeylere de zaman ayırabilirsin. Başkalarını sevmek gibi, hayatını doyasıya yaşamak gibi.”
Paul aldığı mesajları duymaz gibidir. Devamlı kendi problemlerine odaklıdır. Karısı başka biriyle beraber olmuştur. İşin ilginç tarafı da Tanrı’dan aldığı destek ile onu affeder. Oysa affetmek kadın için daha fazla bir yüktür. Zaten hali hazırda fail durumdadır ve şimdi kocasının kendini Tanrı sanan tavrı dengeyi daha da bozmuştur. Affetmek Tanrı’ya mahsustur. Bizler için affetmek ancak kabul etmek olabilir. “Bu durumdaki sorumluluğumu kabul ediyor ve senin yaptığını telafi etmen için sana zaman veriyorum...” Hiç bir olay tek taraflı değildir. Neden sonuç ilişkisi içinde olan kadersel sistem bizim anlayışımız çok ötesindedir. Her birey kendi aile sistemden bir çok dinamik taşır ve bazen fail bazen kurban olarak uyanış yolculuğunda ilerler. Bu yolculuk ancak yalnız yapılabilecek bir yolculuktur. Bize eşlik eden insanlar olabilir ancak idrak herkesin kendi gönül gözünden görülmelidir.

Tüm bu konular ikinci önemli soruya getirir bizleri: “Özgür irade var mıdır?” Zihnin koşullanmaları ve aile sistemimizde bizlerden çok önce olan olaylardan etkilenmemiz bizim özgür irademizin olmadığı anlamına gelebilir ancak bizler bu dinamikleri ve şartlanmaları keşfettikçe özgür karar verebileceğimiz bir zemin hazırlarız. İşte o an bize hediye edilen hayatın keyfine varmaya başlarız. Zihinle kalp arasındaki fark kalkar, tüm ayrımlar erimeye başlar. Mevlana’nın dediği gibi “Allah’ın kuluyum diyerek, Allah ile kul arasında ayrım yapmaktasınız...

2 yorum:

  1. Oysa ki din kelimesi toplumların yaşamında hep ayrımcılığı körüklemiştir. İnsanın benmerkezcilliği insanı dinden uzaklaştırmuıştır. Filmin konusu ve kurgusu ilginç. Seyretmemiştim, hemen izleyeceğim. Çok güzel anlatmışsınız, okurken keyif aldım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Çok teşekkürler. Zihin dini kullandıkça ayrımcılık kaçınılmaz oluyor dediğiniz gibi...

      Sil