İnsanların çoğunluğunun sadece zihinleri ile hareket ettiği
bu dünyada, dünya nüfusunun yaklaşık %95’inin bir çeşit Tanrı’ya inanması bir
çelişki gibidir. Oysa bu inanç da zihinsel bir öğrenimdir. Şahsi bir keşiften
dolayı ortaya çıkmaz. Bize öğretilir. Her millet kendi resmi dini neyse onu
empoze eder. Hemen hemen her organize kurumda görüldüğü gibi ilginç uyarlamalar
ve kurallar ortaya çıkar. Kişinin kaç kadınla evlenebileceği, kaç yaşında ne
yapabileceğine kadar dini bilgiler bu kişiler tarafından söylenir. Tanrı ve
dinin özü unutulur ve sadece çıkarlar ve diğer insanlar kontrol ön plana çıkar.
Din kelimesinin kökeninde bir araya gelmek, bir olmak vardır. Hepimizin geldiği
kaynağa geri dönmek.
“İnanç, sahip olabileceğin bir şey değil. Bildiğin duyularla mümkün değil. Çünkü inanç amaç değildir. İnanç bir süreçtir. Tıpkı evliliğe benzer. Ettiğin yemin bir son demek değildir. Başlangıçtır. Zaman ve adanmışlık ister, hem de her gün.”
Oysa insanlara verilen inancı hiç sorgulamayız. Bugün Hindu
dinine mensup birisi Fransa’da doğsaydı muhtemelen koyu bir Hristiyan olacak ve
bunu hiç sorgulamayacaktı. Zihinsel de olsa bu inanç bizden daha Yüce bir
yaratıcının varlığı hakkındadır... Bizler ona dua ederiz, ancak çoğu zaman
işler kötü olmaya başladığında veya endişelendiğimiz bir durumda aklımıza
gelir. En sonunda başımıza hep kötü olaylar gelirse isyan ederiz. Bazen yüzeyde
bilmesek de içimizdeki bir parça Yaradan’a tepkilidir.
An Interview With God isimli
filmde sıkıntılı bir evlilik yaşayan Paul,
kendini Tanrı olarak tanıtan biri ile röportaj yapmaya başlar. Onun Tanrı’ya
sorduğu ilk sorulardan biri şudur: “Neden
iyi insanların başına kötü olaylar gelir?” Gerek Paul karakterin Hz. İsa’ya
benzemesi gerekse İncil’den atıflar filmi yapanların kendi dinlerini ön plana
çıkarması şeklinde algılanabilir. Ancak önemli olarak sorgulamadır. Tüm
zihinsel koşullanmalar sorgulanmadan, zihnin bizim üzerimizdeki yanılsamaları
bitmez. Kalbimiz ile çıkılacak yola gürültülü bir zihin her zaman bariyer
oluşturur. Öze ulaşmak için nefsin ölmesi gerekir. Yarattığımız karakterin
ölümüdür bu... Ölmeden önce ölmektir.
“Bu dünya öbür dünyanın seçimleri değil. Böyleymiş gibi düşünmeyi bırakabilirsen başka şeylere de zaman ayırabilirsin. Başkalarını sevmek gibi, hayatını doyasıya yaşamak gibi.”
Paul aldığı mesajları duymaz gibidir. Devamlı kendi
problemlerine odaklıdır. Karısı başka biriyle beraber olmuştur. İşin ilginç
tarafı da Tanrı’dan aldığı destek ile onu affeder. Oysa affetmek kadın için daha fazla bir yüktür. Zaten hali hazırda fail durumdadır ve şimdi kocasının
kendini Tanrı sanan tavrı dengeyi daha da bozmuştur. Affetmek Tanrı’ya
mahsustur. Bizler için affetmek ancak kabul etmek olabilir. “Bu durumdaki
sorumluluğumu kabul ediyor ve senin yaptığını telafi etmen için sana zaman
veriyorum...” Hiç bir olay tek taraflı değildir. Neden sonuç ilişkisi içinde
olan kadersel sistem bizim anlayışımız çok ötesindedir. Her birey kendi aile
sistemden bir çok dinamik taşır ve bazen fail bazen kurban olarak uyanış
yolculuğunda ilerler. Bu yolculuk ancak yalnız yapılabilecek bir yolculuktur.
Bize eşlik eden insanlar olabilir ancak idrak herkesin kendi gönül gözünden görülmelidir.
Tüm bu konular ikinci önemli soruya getirir bizleri: “Özgür irade var mıdır?” Zihnin
koşullanmaları ve aile sistemimizde bizlerden çok önce olan olaylardan
etkilenmemiz bizim özgür irademizin olmadığı anlamına gelebilir ancak bizler bu
dinamikleri ve şartlanmaları keşfettikçe özgür karar verebileceğimiz bir zemin
hazırlarız. İşte o an bize hediye edilen hayatın keyfine varmaya başlarız.
Zihinle kalp arasındaki fark kalkar, tüm ayrımlar erimeye başlar. Mevlana’nın dediği gibi “Allah’ın kuluyum diyerek, Allah ile kul
arasında ayrım yapmaktasınız...”
Oysa ki din kelimesi toplumların yaşamında hep ayrımcılığı körüklemiştir. İnsanın benmerkezcilliği insanı dinden uzaklaştırmuıştır. Filmin konusu ve kurgusu ilginç. Seyretmemiştim, hemen izleyeceğim. Çok güzel anlatmışsınız, okurken keyif aldım.
YanıtlaSilÇok teşekkürler. Zihin dini kullandıkça ayrımcılık kaçınılmaz oluyor dediğiniz gibi...
Sil