25 Ekim 2018 Perşembe

Pervana – The Breadwinner

“Her şey değişir Pervana. Hikayeler bize bunu hatırlatır.”
Zihnin en büyük derdi hayatta kalmak. Kendi bedenini hayatta tutmaya çalışan zihnin önceliği kendisi; bu sebeple biraz bencil. Çelişkisi hayatta kalması için diğerlerine ihtiyacı olması. Doğada insan bedeni tek başına hayatta kalmak için gerekli fiziksel özelliklere haiz değil. Bunu mağara dönemini hatırlayınca daha iyi anlayabilir ve beynimiz hala aynı beyin... Dolayısıyla hayatta insanların hayatlarını kalmak kabileye ait olmaktan geçiyor. Benin yerini biz alıyor. Biriktirmeye veya sahip olmaya başlayana kadar sıkıntı yokken, sahip olma yanılması ile biz diğerlerine karşı olmaya başlar. Sahip olduğunu kaybetme korkusu ve başkasının sahip olduğunu ele geçirme arzusu savaşları besler. Bu savaşlara başka olgularla beslenir. Irk, dil, millet ve inanışlar ayrımı zenginleştirir...Bir kısır döngü bu şekilde devam eder. Hemen hemen her ülkenin tarihi aşağı yukarı böyledir. Özellikle de İpek Yolu üzerinde olan Afganistan iseniz...

Pervana filmi 2000’li yılların başında Taliban’ın iç savaşta olduğu zamanı konu alıyor. Bu sefer de dinleri adına savaşan askerlerin yönetimi ele alarak baskıcı bir yönetim ortaya çıkar. Kızların okuması yasaklanmış, erkeklere sakal, kadınlara peçe zorunluluğu getirilmiştir. Hatta kadınların tek başına örtülü bile olsalar dışarı çıkma yasağı getirilmiştir. Televizyon, sinema ve müzik yasaklanmıştır. Tüm bunlar inanca dayalı olabilir mi? Yasaklar, cezalar, idamlar, çocuk yaşta kızlarla evlenmeler... Bunlar inancın eseri olabilir mi? “Kim olursan ol, gel” diyen Mevlana’nın bakışının tam zıddı ve sonucu zulüm olan her akım, yıkıcıdır ve gerçek dindarlıkla ilgisi yoktur.

Filmin ismi ailesinin üçüncü çocuğu olan kızın ismidir. Abisi ölmüştür. Ailede onun ölümü ile ilgili hiç konuşulmaz. Bu sır bir çeşit dışlamadır. Pervana’nın bir ablası, bir de erkek kardeşi hayattadır. Topal kalmış babası ile evdeki eşyalarını satarak hayatta kalmaya çalışırlar. Babası onu hikayeler ile besler. Bir gün kıza gözünü dikmiş bir asker, Pervana’nın babasını hapishane attırır. Artık evin erkeği yokken hiç biri evden dışarı çıkamaz. Pervana ise Ateş ismini alarak artık erkek çocuğu kılığında evi geçindirir.


Ölen abisini Süleyman gibidir artık... Hem erkek gibidir, hem de babasının yokluğunda eve ekmek getirendir. Ailede görülmeyenin, erkenden ölenlerin kardeşler veya daha sonraki nesiller tarafından temsil edilmesi sık görüne bir durumdur. Erkek kardeşini de oyalarken uydurduğu hikayenin de kahramanı ölen abisidir...
Sözlerini yükselt, sesini değil. Çiçekleri büyüten yağmurdur, gök gürlemesi değil.

2 yorum: