Çocukluğundan beri hep mükemmel olması gerekiyordu. Teninin
rengi genelden farklıydı. Ona bir şey yapılamıyordu belki ama saçının
kıvırcıklığına çözüm vardı. Görünümünü şık ve bakımlı olarak desteklemek
olasıydı. Nereden mi öğrenmişti tüm bunları? Çocukken benzer durumları yaşayan
annesinden...
İş yerinde, sevgilisinin yanında hep mükemmel görünmek için
uğraşmalıydı. En büyük düşmanı ise yağmur ve saçlarına yaklaşan bir çift el...
Hatırlıyordu; çocukken bir gün bir partide havuza atlamış ve saçları hemen
kıvır kıvır olmuştu. Tüm çocuklar onunla alay ederken annesi de bir o kadar
kızmıştı. Babası da pek ortalıkta yoktu. Annesi ile arası açık olan baba, ileri
yaşına rağmen iç giyim mankeni olmak için kolları sıvamıştı. Onun nasıl
dertleri vardı acaba?
Her şeye rağmen, çabalarını sonuç veriyor gibiydi. Reklam
ajansında bir işi, doktor bir sevgilisi vardı. Bu doğum gününde kesin ona
evlenme teklif edecekti. Her şey annesinin hayal ettiği gibi ilerliyordu. Ta ki
yüzük yerine bir köpek gelene kadar. Bu hayal kırıklığından sonra yaşadığı hafif
depresyon ve olaylar, ona hediyelerini hazırlamıştı.
Ne onun istediği, ne de beklediği şekilde... İhtiyacı olan
ufak destek babasından gelmişti. Kendisi olabilir. Olduğu gibi, rol yapmadan da
yaşayabilirdi hayatını. Hayatına giren ufak kız çocuğu ona en dobra mesajları
veriyordu. Her geçen gün üstüne geçirdiği maskeleri bıraktıkça doğal bir çiçek
gibi açmaya başladı. Bir şey olma çabası, bir şeyleri başarma çabası, bir
şeylere sahip olma ve onları elde tutma çabası tamamen bir kısır döngüydü...
Sonunu da yok gibiydi. Sahne olanı fark ettikçe, içten gelen bir sezgi ile
kararlar alabiliyor ve hayatına çektiği insanlar da değişiyordu. Artık nefes
alıyordu...
Güzel ve merak uyandırıcı bir hikaye. Rol yapmak yaşamdaki illetlerimizin en başında geliyor.
YanıtlaSilEvet maalesef maskeleri güvenli buluyor zihin... Kendimiz olmak için ne olmadığımızı araştırmakla başlıyor iş :) Yorumunuz için teşekkürler.
Sil