28 Ocak 2016 Perşembe

Room


Kaçırılmış ve penceresiz bir odada yaşamak zorunda olan bir kadının oğlu doğar ve çocuk beş yaşına kadar burada yaşar. Tepedeki küçük pencere dışında içeri ışık girecek, dışarıyı görebilecek bir delik bile yoktur.

Her ne kadar durum korkunç gibi gözükse de, çocuk tamamen güven içerisindedir. 24 saat annesinin yanındadır. Onları oraya hapis tutan baba ise her gün yemek getirmektedir. Bir gün daha fazla dayanamayan anne, tehlikeli bir plan yapar ve bir şekilde oradan kurtulurlar. Çocuk ilk defa daha “uzay” diye tanımladığı dış dünyaya çıkar ve bu onun için çok zorlu bir deneyimdir. Bu yeni deneyim onun için korkutucudur.

Bu odanın duvarları, aslında bizlerin kendimize ördüğü duvarları temsil ediyor. Çocuk içeriyi değil, dışarıyı tehlikeli buluyor. Hiç çıkmadığı bir yere gitmek, bir şeyler keşfetmek onun için oldukça tehlikeli. Bu aynen, alıştığımız hayatlardan şikayet etsek de yeni bir şeyler yapmak istemememiz gibi bir durum. Bu sebepten dolayı bazen biliriz yapılması gerekeni, yapmak istediğimizi ama bir türlü adım atmayız... Ne kadar berbat da olsa durum, suya atlamak zor gelir insan...


Zihnin oluşturduğu bu duvarları yıkmak ise cesaret ister. Bu düşük benliğin oluşturduğu inanç, düşünce ve davranış kalıplarını yıkmak bazen acıtır canımızı... Acı yoksa kazanç da yoktur klişesi oldukça doğrudur. Teslim olmuş gibi yapan zihin hemen yeni duvarlar arar; bunlar daha güzel gözüken, içeri olan spiritüel duvarlardır. Ama artık durum daha beterdir; çünkü artık eskiye göre daha rahat bir hapishanenin içerisindesinizdir. Zihin ise bu sinsi mücadelenin galibidir. 

İçeri ışık girer ama halen ışığa ulaşılmamıştır, burada neler olacağını bilemezsiniz, tam birlik ve teslimiyet gerektirir bu... Büyük bir şeyin parçası olurken onunla uyumlu bir halde hareket etmek çok yenidir... Yeni; belirsizdir ve zihni korkutur. Bizi devamlı meşgul etmek ister, bir o yere bir bu yere götürür, asla yalnız kalmayı sevmez. O hedeften bu hedefe bizi oyalar durur. Bu yolculuğa devam etmek gözlem yapmak, uyanık kalmak ve anda yaşamayı gerektirir. Zihin ya geçmiştedir ya da gelecek illüzyonları yaratır...
Odadan çıkmak cesaret ve konsantrasyon ister...

“Dünyada bir çok ‘yer’ var. Az zaman var, çünkü bu yerlere ayrılmış zaman o kadar ince ki, tereyağ gibi. Bu yüzden herkes ‘Hadi acele et! Hadi gidelim! Hızlan! Hemen bitir!’ diyorlar.”

2 yorum:

  1. Bu yazıdan sonra filmi hemen izlemek istiyorum. O kadar güzel bir yorum ve içime ışık tutan bilgiler ki, okuduktan sonra ben yeni bir cümle ekleyebilir miyim bilmiyorum.

    YanıtlaSil