27 Mart 2015 Cuma

Kaya mı? Su mu?


Kaya mı daha dayanıklıdır? Yoksa su mu? 
Bu nasıl bir soru demeden önce, zihninizin nasıl çalıştığını gözlemleyin. Nasıl bir tepki veriyor? Otomatik düşünce kalıplarınız neler? Tarafsız düşünceye ancak berrak ve şartlanmamış bir zihinle ulaşırız.

Soruya geri dönecek olursak... Kayaya su damlatırsak, görünürde hiçbir şey olmaz. Ancak bunu yeterince uzun bir süre yaparsak, kaya yıpranır ve aşınmaya başlar. Bu şekilde, cılız gibi gözüken nehirler, vadiler açmışlardır. Bu demek oluyor ki, her bir su damlası çok çok az da olsa kayada bir etki yaratıyor. 

Eğer bir kayayı göle atarsanız ne olur? Kaya suya çarpar, az da olsa bir reaksiyonla karşılaşır, ancak hemen batmaya başlar. Kayanın suya düşüşünden dolayı dalgalar oluşur, bir süre dalgalar gider ve gelir... Sonrasında su tekrar eski sakin ve dingin şekline geri döner. Göl yeterince derinse, her kaya attığımızda aynı durum tekrarlanır. Su kayaya direnmez; onun varlığına, olana teslim olur. 

Belki de, birçok kadim öğretinin ortak fikri de budur; teslim olmak...
Anlayabilmek, devam etmek, hayatı dolu dolu yaşamak için teslim olmak. Bir yelkenlinin rüzgarla uyumlu bir şekilde hareket etmesi gibi...
Ancak gerçekten teslim olduğumuzda anlarız;
Teslim olanın da, düşmanın da biz olduğumuzu...
O zaman ne düşman kalır ne de "ben"...

1 yorum: