20 Haziran 2013 Perşembe

The Joneses


İnsan zihni karşılaştırmalar ile öğrenir. Görme işlemi bile bir karşılaştırmadır. Renk tonları arasındaki fark bize görme imkanı verir. Hisselerimiz de benzer çalışır. Elimizi sıcak sudan çıkartıp oda sıcaklığındaki bir suya sokarsak soğuk hissederiz. Oysa aynı suya elimizi buz gibi sudan çıkartıp, oda sıcaklığındaki suya daldırırsak su sıcak gibi gelir. Aynı suyu farklı sıcaklıklarda hissederiz. Çünkü her şey görecelidir. Evren böyle işler. Düşüncelerimiz de böyle oluşur; kıyaslama ve karşılaştırma yaparız. Bir süre sonra artık bu düşünme mekanizmasına o kadar alışırız ki, artık kıyaslamayı otomatik yapmaya başlarız.

The Joneses” yani Jones ailesi, yeni mahalleye taşınır. Amaçları çevredeki komşuları kıskandırmak, onlara gizliden gizliye ürün tanıtmak ve satışları artırmaktır. Elbette bu aile gerçek bir aile değildir. Komşular onların sahip olduğu yaşam tarzına sahip olmak için delirmeye başlar. Ellerindeki para yetmeyince borç alıp tüketmeye devam ederler.

Son zamanların en büyük pazarlama stratejilerinde biri olan yaşam tarzına nasıl ve neden kanıyoruz? Neden hep komşularımızı kıskanıp, onların sahip olduklarına sahip olmak istiyoruz?


Kolektif Hayat
Havada ahenkle dans eder gibi uçan kuşları görmüşsünüzdür. Hiç bu kadar uyum içinde uçmayı nasıl öğrendiklerini merak ettiniz mi? Kuşlar sanki tek bir bedenmiş gibi kolektif bir şekilde hareket ediyorlar. İnsanlar da yüz binlerce yıldır kabile halinde yaşadığından dolayı sosyalleşmiş ve beraberce hayatta kalmıştır. Çevremize uyum sağlamamız o topluluğa karşı uyum sağlamamız için önemlidir. Herkesin bisiklete bindiği bir adada araba sahibi olmak anlamsızlaşır.   

Kişilik Geliştirme
Doğduğumuzda bir bebek olarak annemizden farklı bir bedene sahip olduğumuzun farkında olmayız. Bir süre sonra anlarız ki, ayrı bir bedene sahibiz. Önce aile içinde, sonra okulda, daha sonrasında da iş hayatında uyum sağlamaya çalışırız. Küçük yaşlarımızda “taklit ederek” hayatı öğreniriz. Ergenlikte uyum sağlama faktörü güçlenince, işe yarayan taktikler buluruz. Davranışlarımız, kılık kıyafetimiz ve satın aldıklarımızla kendimize bir kişilik yaratırız. Kendimizi, eşyalarımız, kariyerimiz, sosyal statümüz ile tanımlamaya başlarız ve dolayısıyla hep başkaları ile karşılaştırarak değerlendiririz. Oysa kişilik (person) kelimesinin kökeni Latince persona dan gelir. Persona maske demektir. Bu maskelere aşırı prim vermek maske ile özdeşleşmek ve sonu gelmeyen bir sahiplenme güdüsüne sahip olmak demektir.

Tüm yarışmalar, sınavlar, rekabet bu kıyaslamayı destekler ve kısır döngü devam eder. Oysa her birimiz eşsiz bir şekilde özgünüz. Kendimizi keşfetmek tüm bu kıyaslamayı sonlandıracaktır. Her şeyin göreceli olduğunu fark etmek bilinçli bir şekilde yanılsamayı görmemizi sağlar. Öte yandan derinde bir güç bizi kıyaslamaya, sahip olmaya, hatta başkalarından çalmaya itiyorsa, cevabı aile sistemimizde arayabiliriz. Anne ve babadan gelen sevgi akışında herhangi bir kesinti varsa, devamlı görülmek isterken bulabiliriz kendimizi. Bu durum da kendimizi komşuların önüne geçme gibi bir eğilime itebilir. Sonuç olarak hayatımızdaki her şey, iç dünyamızın bir yansımadır ve buna bu dünyaya geldiğimiz köklerimizi de kapsar.


Joneses ailesi faaliyetlerine devam eder. Oysa artık bireyler ‘sahip olma çılgınlığının’ sonuçlarını görmeye başlar. Ailenin her bireyi kendi sıkıntıları ile yüzleşirken yaptıkları işi sorgulamaya başlar. Farkına vardıktan sonra bu yorucu oyunu oynayıp oynamamak onların özgür seçimleridir. Yoksa derindeki daha güçlü bir dinamik hala devrede midir?..

1 yorum:

  1. İnsan psikolojisi şaşırıcı! Okudukça daha derinlere inmek istiyor insan...Kolektif bir bilinçle yaşadığımızı bilmek hem güven verici aynı zamanda ürkütücü. Çünkü bazı seçimlerimizde bilincimiz değil bilinç altımız karar verici oluyor.

    The Joneses keyifle izlediğim ve çok da gerçek dışı bulmadığım bir film olmuştu. İzlemeyenlere de tavsiye ederim!

    YanıtlaSil